Elazığ’da medfun bulunan Muharrem Hilmi Efendi "rahmetullahi aleyh", bir sohbetinde; 
- Gençlerin, İslam dinini, “Ehl-i sünnet alimleri”nin kitaplarından okuyup öğrenmeleri şarttır, buyurdu. 
 
Ve ekledi: 
- Öğrenmeyen, bidat ve dalalet sellerine yakalanıp boğulur ve dünya ve ahiret felaketlerine sürüklenir. 
 
Sonra açıkladı bunu: 
- Çünkü bidat sahipleri, utanmadan Kur’an-ı kerime yanlış ve bozuk manalar veriyor, sonra da bu sapık düşüncelerini âyet ve hadisle ispat ettiklerini ileri sürerek Müslüman yavrularını aldatıyorlar. 
 
Sordular: 
- Ne tavsiye edersiniz efendim? 
 
- Bunlara aldanmamak için doğrusunu bilmekten başka çare yoktur. Bilmeyenlerin, öğrenmeyenlerin, bunların hain tuzaklarına düşmemeleri imkansız gibidir. 
 
Din, küçükken öğrenilir 
 
Bir gün de sohbetinde; 
- Kardeşlerim, çocuklarınıza mutlaka küçük yaşta iken dinlerini öğretiniz buyurdu. Bu kıymetli zamanları ziyan edilirse, cahil kalır, dinden imandan habersiz yetişirler. 
 
Ve ekledi: 
- Din adamları da, bu felakete seyirci kalır, susarlarsa, bunların günahları da kat kat ziyade olur. 
 
Şöyle bitirdi: 
- Helali haramı öğrenmeye lüzum görmeyen, öğrendikten sonra da gereğini yapmaya önem vermeyen kimse, imanını kaybeder. 
 
Kabir hayatı haktır 
 
Bir gün de bazı sevdikleri; 
- Efendim, bazı kimseler kabir hayatına inanmıyor, dediler. Buna inanmamak mahzurlu değil mi? 
 
Cevaben; 
- Elbette, buyurdu. Hem de çok mahzurlu. Kabir azabına inanmıyorum diyenin imanı gider. Çünkü bu sözde, İslamiyet’i hafife almak, hükümlerine kıymet vermemek vardır. 
 
 
Çocuklarınızla ilgilenin! 
 
Bu zat, bir gün sevdiklerine; 
- Çocuklarınızla ilgilenin, buyurdu. 
- Nasıl ilgilenelim? dediler. 
 
- Kur’an-ı kerim okutun mesela. “Ehl-i sünnet” itikadını ve ilmihal bilgilerini öğretin. Bunlar, anne babanın en mühim vazifesidir. 
 
Ve ekledi: 
- Bu ihmal edilirse, çocuğunuz Cehenneme gider. Ama sizi de beraber götürür. 
 
Alim kime denir? 
 
Bir gün de; 
- Efendim, alim kime denir? diye sordular bu zata. 
 
Cevabında; 
- Alim, ışığı ve karanlığı gören kimsedir, buyurdu. 
 
Ve açıkladı: 
- Yani alim, hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan ayırabilen kimsedir. Böyle alim, kendinden önceki alimlerden nakil yapar, kendi kafasından hiçbir şey eklemez. Eklerse, ona alim denmez.
   |