Anadolu Velilerinden Mustafa Emin AÄŸa’nın "rahmetullahi aleyh" talebesinden biri, bir gün izin alıp köyüne gitti.
Ancak orada, ÅŸeytan musallat oldu bu gence.
Vesvese verdi.
O da buna aldanıp, kendi kendine;
“Ben niçin bir hocaya tâbi olup tıkıldım ÅŸu medreseye. Burada ilim öÄŸrenip de ne yapacağım? BoÅŸ ver, köyüme gelmiÅŸken bir daha dönmeyeyim. Burada keyfimce yaÅŸarım” diye düÅŸündü.
Bu düÅŸünceler içinde yattı bir akÅŸam.
Gece, hocasını gördü rüyada.
Büyük Veli ÅŸefkatle bakıp;
- Evladım, yanlış düÅŸünüyorsun, buyurdu. İnsanın bir hocası olması ne güzel ÅŸeydir.
Delikanlı mahcuptu:
- Åžey hocam.
- Åžeytan seni aldatıyor oÄŸlum. Uyma ona. Bu köyde keyfince yaÅŸayıp da nereye varacaksın? Çabuk gel, seni bekliyorum, buyurdu.
Ve kayboldu gözden.
Genç uyandı.
Anlamıştı hatasını.
O sabah yola düÅŸüp geldi ve kavuÅŸtu hocasına.
Özür diledi.
Ve bir daha da ayrılmadı yanından.
Kim günah iÅŸlemezse…
Bu zat, bir günkü sohbetinde;
- KardeÅŸlerim, kim Allah’tan hayâ ederek günah iÅŸlemezse, Allah da ona azap etmekten hayâ eder, buyurdu.
Sordular:
- Allah’tan korkmak da böyle midir efendim?
- Evet. Kim ne kadar Allah’tan korkarsa, insanlar da o nisbette ondan korkar ve çekinirler.
Ne ekersek, onu biçeriz
Bir gün de sevdiklerine;
- KardeÅŸlerim, kim genç iken yaÅŸlılara hizmet ederse, kendisi yaÅŸlanınca da ona hizmet eden gençler bulunur, buyurdu.
Ve ekledi:
- Yani ne ekersek, onu mu biçeceÄŸiz. İyilik yapan iyilik bulur, kötülük yapan da kötülük.
Tövbe edin!
Bir gün de;
- Hocam, isteklerimize kavuÅŸmak için bize ne tavsiye edersiniz? diye sordular.
Cevaben;
- Tövbe edin, buyurdu.
Şaşırdılar:
- Niye tövbe edelim ki efendim?
- Siz isteklerinize kavuÅŸmak istemiyor musunuz?
- Evet, istiyoruz.
- Öyleyse tövbe edin. “Tövbe”nin açmadığı kapı yoktur.
|