Kabr-i ÅŸerifi Belh ÅŸehrinde bulunan Ebu Nasr-ı Parisa hazretleri "rahmetullahi aleyh", bir gün, bazı talebesiyle deniz yolculuÄŸuna çıkmıştı.
Ancak gemide bitti suları.
Çocuklar fazlaca susayıp, baÅŸladılar kıvranmaya.
Büyük Veli durumu sezmiÅŸti.
Denizden bir kap su alıp uzattı onlara:
- Alın çocuklar, için!
Gençler ÅŸaşırdılar:
- Ama bu deniz suyu efendim
- Evet, buyurdu. Deniz suyu.
Gençler birbirlerine bakıp;
“Deniz suyu tuzludur, nasıl içeceÄŸiz?” diye düÅŸünüyorlardı ki, mübarek zat;
- Hiç tuzlu deÄŸil, tatlı su, buyurdu. İsterseniz bir için. Çok beÄŸeneceksiniz.
Gençler, o suyu içtiler ki, gerçekten tatlı.
Öyle ki, aratmıyordu menba sularını.
Büyük Veli gülümseyerek sordu gençlere:
- Åžaşırdınız mı çocuklar?
- Hem de çok ÅŸaşırdım efendim.
- Hiç ÅŸaşırmayın, buyurdu. Çünkü bu iÅŸi yapan cenâb-ı Haktır. O, her ÅŸeye kadirdir. Toprağı “Altın” yapar, tuzlu suyu “Tatlı”. Ona göre güçlük yoktur.
Ne için yaratıldık?
Bir gün de;
- Allahü teâlâ biz insanları niçin yarattı, biliyor musunuz? diye sordu cemaatine.
Cevaben;
- Bilmiyoruz efendim dediler. Niçin yarattı?
- Kendisini tanıyalım diye yarattı.
Sordular:
- Onu tanımış olmak için ne lazım efendim?
- Emrine itaat lazım. Yani dinimize uymak lazım. Ehli sünnet alimlerine uymayan, dinimize uymuÅŸ olamaz. Yani başımız İslam alimlerine baÄŸlıdır ki, bu, bir ÅŸereftir bizim için.
Kibrin cezası, Cehennem
Bir gün de, bazı sevdikleri;
- Hocam, kalbinde az bir kibir olan, Cehennemde yanacakmış, öyle mi? diye sordular bu zata.
Cevaben;
- Evet kardeÅŸlerim, buyurdu. Kibrin cezası, “Cehennem ateÅŸi”dir.
Ve ilave etti:
- Hem sonra kibirlenecek neyimiz var ki? Öncemiz, “bir damla su”, sonumuz, “bir avuç toprak”, öyle deÄŸil mi?
- Evet efendim.
- İşte kardeÅŸlerim, insan demek, “aciz” demektir.
|