Anadolu Velilerinden Narlı Dede’nin "rahmetullahi aleyh" huzuruna, bir gün sevdiklerinden biri geldi.
Ancak fena halde hastaydı adamcağız.
Güçlükle duruyordu ayakta.
Büyük Veli onu böyle görünce sordu:
- Hastasınız galiba.
- Evet hocam, biraz rahatsızım.
- Hastalıkta şifa vardır, buyurdu.
Ve açıkladı:
- Bak kardeÅŸim, hasta olan insanın kalbi kırık olur. Hasta olduÄŸu için günah iÅŸlemek içinden gelmez. Hatta o gücü bulamaz kendisinde. Dünya zevklerinden el çeker. Hem sonra hastalık, insana ölümü hatırlatır. Tövbe eder günahlarına, buyurdu.
Ve ekledi:
- İşte bütün bunlar, kalbin ÅŸifasıdır. Kalb, ölümü ve ahireti düÅŸündükçe zindeleÅŸir. Günah iÅŸledikçe de hasta olur. Åžimdi anladın mı hikmetini?
- Evet efendim, çok iyi anladım. Hastalıkta ÅŸifa vardır.
Kul hakkı çok çetindir
Bir gün de bir genç geldi ve;
- Efendim, bana “Kul hakkı”ndan bahseder misiniz, diye ricada bulundu.
Mübarek zat;
- Evladım, kul hakkı çok çetindir, ondan çok sakın! buyurdu.
Genç sordu:
- Kul hakkı neden zordur efendim?
- Çünkü Allah affetmiyor kul hakkını.
- Peki ne yapmak lazım efendim?
- HelalaÅŸmak lazım. Dünyada iken helallaÅŸmaktan baÅŸka çaresi yoktur.
Sordu yine:
- En mühim kul hakları hangileridir hocam?
- Üç kimsenin hakkına riayet et evladım. Anne-baba, üstad ve iÅŸveren.
- En mühimi hangisi efendim?
- Hoca hakkı baÅŸta gelir evladım. Çünkü insana hem dünya hem de ahiret saadetini kazandıran, hocasıdır.
Ve ilave etti:
- İnsanlara teÅŸekkür etmeyen, Allahü teâlâya ÅŸükretmiÅŸ olamaz.
|