| Evliyanın büyüklerinden Ahmet bin Ebül Hayr hazretleri "rahmetullahi aleyh", bir gün;- Kardeşlerim, kul hakkından çok korkun, buyurdu cemaatine.
 
 Dinleyenler;
 - Efendim, gıybet ve su-i zan da kul hakkına girer mi? diye sordular.
 
 Cevaben;
 - Evet, buyurdu. Mümine sert bakmak bile kul hakkına girer. Bu haktan kurtulmanın da tek yolu vardır ki, o da helallık dilemektir.
 
 Sordular:
 - Haklı olsak da mı hocam?
 
 - Elbette. Haklı olsanız da, yine özür dileyin. Siz kârlı çıkarsınız. Çünkü Sevgili Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”; “Haklı olduğu halde özür dileyene, Cennette köşk verilecektir. Kefili de benim” buyuruyor.
 
 Ve ilave etti:
 - Böyle yapmak, nefsi de kırar ki, bu da saadetine sebep olur o kişinin.
 
 Müslümana yakışmaz
 
 Bir gün de;
 - Efendim, bize “Gıybet” hakkında bilgi verir misiniz, dediler.
 
 Cevabında;
 - Gıybet, devası olmayan bir hastalıktır, buyurdu. Müslümana yakışmaz.
 
 Sordular:
 - Efendim, gıybet yapınca, o kişinin günahı bize yazılıyormuş, öyle mi?
 
 - Evet. Akıl kârı mıdır ki, oturduğun yerde başkasının günahını alıyorsun. O, orada haram işliyor, günahı senin defterine yazılıyor.
 
 Ve ekledi:
 - Senin sevapların da ona yazılıyor. Şimdi bu, ticaret midir? Akıllı tüccar, kârlı iş yapandır. Ama sen zarar ediyorsun.
 
 - Ama gıybet tatlı geliyor hocam.
 
 - Haram olduğu için nefse tatlı geliyor. Nefsin gıdası haramlardır çünkü. “Nefs”, insanın düşmanıdır ve bütün gayesi, sahibini Cehenneme atmaktır.
 
 Ahirette kurtulmak için
 
 Bir gün de;
 - Ahirette kurtulmak, ibadet ve amelin çok olmasına mı bağlıdır? diye sordular.
 
 Cevaben;
 - Hayır, buyurdu.
 
 - Ya neye bağlıdır efendim?
 - İki şeye bağlıdır. Birincisi, dosdoğru bir imana sahip olmak, ikincisi de, amellerin ihlaslı ve şartlarına uygun yapılmasıdır.
 
 |