Mevlana Halid-i BaÄŸdadi hazretleri “kuddise sirruh”. Evliyanın en büyüklerindendir.
Bir yıl, Hacca niyetlenir.
Biner katırına, düÅŸer yola.
Åžam’a vardığında, adamın biri, katırını çalmak ister.
DüÅŸünür taşınır.
Sonunda bir yol bulur.
Kadıya başvurur:
- Kadı Efendi, ben bir BaÄŸdatlıdan ÅŸikayetçiyim.
- Mesele nedir?
- Üç ay önce katırım çalınmıştı. MeÄŸer o BaÄŸdatlı çalmış. Görür görmez tanıdım.
- Şahidin var mı?
- Var efendim.
Adam, bir sürü de yalancı ÅŸahit tutmuÅŸtur.
Kadı, durumu anlamak için, mübarek zatı mahkemeye çağırır.
İfadesini alır.
Sonra, ÅŸahitlerden birine sorar:
- Sen ne diyorsun?
- Åžamlı haklı kadı efendim. Bu BaÄŸdatlı, bu kiÅŸinin katırını çalmış.
Sonra diÄŸer ÅŸahitleri dinler.
Hepsi aynı ifadeyi verirler:
Tarafları ve ÅŸahitleri dinleyen kadı efendi, yalancının lehine hüküm verir.
Mübarek zat, katırı teslim eder yalancıya:
Ve der ki:
- Al efendi. Hakimin hükmüne göre bu katır seninmiÅŸ. Ama bir husus var.
- Nedir o?
- Bu hayvan, benim evde doÄŸmuÅŸtu. Yemini ve suyunu ben verip yetiÅŸtirdim. Yine de kimseye su-i zan etmiyorum. Çünkü Allah her ÅŸeye kadirdir. Yani benim evde doÄŸan katırı senin eve, senin katırını da benim eve koymaya kadirdir. Herhalde öyle oldu.
- Ne demek istiyorsun?
- Demem ÅŸu ki, madem bu katır seninmiÅŸ. Ben, BaÄŸdat’tan Åžam’a kadar, bu katırla geldim. Bunun ücretini de vereyim ki hakkın kalmasın üzerimde.
Ve istediÄŸi ücreti çıkarıp tam vermek üzeredir ki, adamın kaybolan katırı oraya gelir.
Yalancı ÅŸahitler, katırı görüp tanırlar.
Mahcup halde büyük Veliye bakar ve;
- Efendi, senden özür dileriz, derler.
- Neden?
- Çünkü biz yalan söyledik. Kaybolan katır iÅŸte geldi. Åžu hayvandır, seninki deÄŸil.
Mübarek zat, katırına biner.
Hac yoluna devam eder.
|