Hindistan alim ve Velilerinden Hamidüddin Naguri hazretleri "rahmetullahi aleyh" bir sohbetinde;
- KardeÅŸlerim, çok kitap okumakla doÄŸruyu bulmak mümkün deÄŸildir, buyurdu.
Oradakiler anlayamadılar.
- Doğru, başka nasıl bulunur ki efendim?
- DoÄŸru kitabı çok okumakla. Yani rastgele yüz kitap okuyacağınıza, bir doÄŸru kitabı yüz defa okuyun.
Sordular:
- Peki, doÄŸru kitap hangisidir ki efendim?
- “Ehl-i sünnet alimleri”nin Allah için yazdığı kitaplardır. O kitapları okuyan, hem dinini doÄŸru öÄŸrenir, hem de kalbi temizlenir.
İlla edeb…
Bir gün de sevdikleriyle sohbet ederken;
- KardeÅŸlerim, bizim yolumuzun başı da, ortası da, sonu da “Edeb”tir, buyurdu. Çünkü edebe riayet etmeyen kimse, Allah’ın dostu olamaz. İlla edeb, illa edeb.
Sordular:
- Peki edeb nedir efendim?
- “Edeb”, haddini bilmektir.
Ey insanlar, uyanın!
Bir gün de, ÅŸunu anlattı sevdiklerine:
Evliyadan birini vefatından sonra sevdikleri rüyada görüp;
- Dünyaya geri dönmek ister misiniz? diye sormuÅŸlar.
O zat cevabında;
- Dünyanın tamamını bana verseler, yine istemem. Ama tek ÅŸey için geri dönerim, buyurmuÅŸ.
SormuÅŸlar:
- O nedir efendim ki?
- Geri döndüÄŸümde, ayağıma demirden bir ayakkabı giyer, elime bastonumu alır ve bütün dünyayı kapı kapı dolaşırım, buyurmuÅŸ.
- Niçin efendim? demiÅŸler.
BuyurmuÅŸ ki:
- Kapıya çıkanlara; “Ey insanlar uyanın!... Ben ahiretten geliyorum. Vallahi Cennet var, billahi Cehennem var” der ve onlara ölüm acısının ÅŸiddetini, kabrin sıkmasını, mahÅŸerin dehÅŸetini, Mizan’ın korkusunu, Sırat’tan geçmenin zorluÄŸunu anlatırım.
|