Büyük alim, yüksek veli.
Abdülhâlık Goncdüvani hazretleri “kuddise sirruh”.
Bir gün talebesiyle sohbet etmektedir.
Bir ara, kapı açılır.
Bir genç, edeble girer içeri.
Oturur diz üzeri.
Mübarek zat, dönüp bakar gence.
İç alemini görür hemence.
Evet, genç hıristiyandır.
Belinde zünnar vardır.
Ama Müslümandır zahiren.
Az sonra kalkar ayaÄŸa:
- Bir ÅŸey sorabilir miyim? der.
- Tabii, buyurun.
- “Müminin firasetinden sakınınız! Çünkü o, Allah’ın nuruyla bakar”. Bu söz, hadis midir?
- Evet, hadis-i ÅŸeriftir.
- Peki, sırrı nedir bunun?
- Sırrı odur ki, belindeki zünnarı çıkarasın ve Müslüman olasın.
Genç birden ÅŸaşırır.
Ama renk vermemeye çalışır:
- Anlamadım.
- Ey genç! Belindeki zünnarı çıkar ve Müslüman ol!
- Aman, Allah korusun. Yok bende öyle ÅŸey.
Mübarek zat gülümler.
- Hırkanı çıkarır mısın, der.
Genç kızarır, bozarır.
Çıkarmaya mecbur kalır.
Evet, belinde zünnar vardır.
Üzülür, renkten renge girer.
Mahcubiyetten terler.
İşte o anda, değişir kalbi birden.
Atar zünnarını üzerinden.
Åžehadet getirir, kurtulur küfürden.
Mübarek zat, döner talebesine.
- Evlatlar! O, kesti zünnarını. Sıra bizde, buyurur.
Talebeler birbirlerine bakarlar.
İzah eder mübarek zat:
- O, maddi zünnarını kesti. Kurtuldu ÅŸirkten. Biz de kalbimizde olanı keselim.
Sorarlar:
- O nedir ki efendim?
- Kibir. Biz de kibir zünnarını kesip, gizli ÅŸirkten kurtulalım.
O anda, bütün talebeye bir hâl olur.
Çıkar kalblerinden kibir, gurur.
Tertemiz olurlar.
“Gizli ÅŸirk”ten kurtulurlar.
|