Edirne Evliyasından bir mübarek zat.
Ömer Baba "rahmetullahi aleyh".
15.ci asırda Edirne’de yaÅŸamış.
Mütevazı bir hayatı varmış.
Yine de unutulmamış.
Nitekim büyükler,
“Tevazu, büyüklüÄŸün alametidir” buyurmuÅŸlar.
Ömer Baba, geceyi ibadetle geçirir, gündüzleri İslam’ı anlatırmış insanlara.
Kalblere iÅŸlermiÅŸ sözleri.
Geceleri çok az uyurmuÅŸ.
Bir gün sormuÅŸlar:
- Niçin uyumuyorsunuz efendim?
- Uyuyamıyorum ki.
- Neden efendim?
- Cehennem korkusu beni uyutmuyor.
Kaldırın şu taşı
Bir gün yolculuÄŸa çıkar mübarek zat.
Yanında bir grup talebesi de vardır.
Bir müddet sonra hararet basar talebeyi.
Åžiddetli ÅŸekilde susarlar.
Ancak damla su yoktur o yörede.
Söyleyemezler de bunu hocalarına.
Ama o, sezer bunu.
Büyük bir taşı gösterir onlara.
- Kaldırın şunu!
Talebeler, sökerler taşı.
Meğer kaynak varmış altında.
TaÅŸ kalkınca çıkar meydana.
Nefis bir su.
Tatlı ve serindir.
Çocuklar sevinir.
İçerler kana kana.
Kabahat bende deyin
Bir gün nasihat isterler bu zattan.
- Mert olun, buyurur.
Sorarlar:
- Mertlik nedir efendim?
- Suçu kendinde bilmektir.
- Haklı olsak da mı efendim?
- Evet. Peygamber efendimiz aleyhisselam; “Haklı olduÄŸu halde ben haksızım diyene, Cennette köÅŸk verilecektir. Kefili de benim” buyuruyor.
Ve ekler:
- Unutmayın. Kavga, iki diri arasında olur.
Ve sorar onlara:
- Siz hiç, ölü ile dirinin kavga ettiÄŸini gördünüz mü?
- Hayır, görmedik efendim.
- Demek ki bir tarafın ölü olması lazım, der.
Ve açıklar:
- Ölü olmak için “Kabahat bende” diyeceksiniz.
O zaman hiç kavga olmaz.
|