Hindistan evliyasından Muhammed Seyfullah hazretleri "rahmetullahi aleyh", bir gün ÅŸunu anlattı sevdiklerine:
Fakir bir adam, oltayla balık tutuyordu bir gün.
Oradan geçmekte olan ülkenin padiÅŸahı bu garibi görüp yaklaÅŸtı ve;
- Oltana ilk takılan şey ne olursa, sana onun ağırlığınca altın vereceğim, dedi.
Biraz sonra oltaya, ortası delik “bir kemik” takıldı.
Hükümdar;
- Ne yapalım, şansın bu kadarmış, dedi.
Ve o garibi alıp birlikte saraya döndüler.
Adamlarına:
- Bu balıkçıya, elindeki kemiÄŸin ağırlığınca altın verin! dedi.
- BaÅŸ üstüne efendim! dediler.
Ve “o kemiÄŸi” alıp, terazinin bir kefesine koydular.
Öbür kefesine de “altın liralar” koymaya baÅŸladılar.
Bir, beÅŸ, on, yirmi, elli, yüz...
Hayret! Kemiğin bulunduğu kefe, yerinden oynamıyordu.
Halbuki “üç beÅŸ altın”ı zor tartardı görünüÅŸte.
Altın koymaya devam ettiler.
Kefe doldu taştı.
Ama “kemik” tarafı bir milim bile oynamadı yerinden.
- Bunda bir sır var, dediler.
Ve derhal bir alim çağırıp;
- Bu işin sırrı nedir? diye sordular.
Alim, kemiÄŸi eline alıp ÅŸöyle bir baktı ve;
- Bu kemik, “açgözlü” bir insanın göz çukurudur, buyurdu. Siz bunu tartmak için bütün hazineyi koysanız yine tartamazsınız.
- Neden efendim? dediler.
- Çünkü doymaz. Bunu, bir avuç toprak doyurur ancak.
Hemen koÅŸup, “bir avuç toprak” getirdiler.
Ve öbür kefeye koydular.
Kefe anında yukarı kalktı.
Edeb, müminin ziyneti
Bir gün de “Edeb”ten sordular bu zata.
Cevabında;
- Edeb ve hayâ, Müslümanın ziynetidir, buyurdu. Edebi olmayan, Allahü teâlânın sevgisine kavuÅŸamaz.
Sordular:
- Edebin tarifi nedir efendim?
- Edeb, büyüklerin emrine “Peki” demektir, buyurdu.
- Yani söz dinlemek mi efendim?
- Evet. Söz dinlemeyenin edebli olmasından bahsedilemez.
|