Åžeyh İsmail Efendi "rahmetullahi aleyh", Anadolu erenlerinden olup, Adapazarı’na baÄŸlı Hendek ilçesinde, kendi ismiyle anılan kabristanda yatmaktadır.
Ölümden bahsederdi sık sık.
Bir gün, ÅŸu hadis-i ÅŸerifi nakletti:
- “Size iki vaiz bırakıyorum. Biri konuÅŸur, diÄŸeri susar”.
Eshab-ı kiram sordu:
- Bu vaizler nedir ya Resulallah?
Buyurdular ki:
- KonuÅŸan vaiz Kur’an-ı kerimdir, susan vaiz ise Ölüm.
Niçin yaratıldık?
Bir sohbetinde de;
- KardeÅŸlerim, biz bu dünyaya yalnız yiyip içmek için gelmedik, buyurdu. Bizim bir Sahibimiz, bir Yaratanımız ve bir yaratılış gayemiz var.
Sordular:
- Ne için yaratıldık efendim?
Buyurdu ki:
- Sadece Rabbimize ibadet etmek için yaratıldık. Ama her yapacağı iÅŸte Rabbinin rızasını düÅŸünen bir kimse, her an ibadet halindedir.
EÄŸer Evliya ise…
O devirde baÅŸka bir vilayette okuyan üç arkadaÅŸ iÅŸittiler bu zatı.
Evliyadan olduÄŸunu öÄŸrenip, ziyaretine gittiler.
Ancak Veli olduÄŸunu kesin anlamak için, akılları sıra imtihan edeceklerdi kendisini.
Yol boyunca konuÅŸtular.
Biri ÅŸöyle dedi:
- ArkadaÅŸlar, o zat gerçekten Evliya ise bize yemek çıkarsın.
İkincisi atıldı:
- Evet. Bana “Kızarmış et” ikram etsin mesela.
Birincisi tekrar aldı sözü:
- Ben “Pilav” istiyorum.
Üçüncüsü atıldı bu defa:
- E, bana da “Helva” ikram etsin öyleyse.
Nihayet vardılar dergaha.
Mübarek zat buyur etti gençleri.
Hoşbeşten sonra ayağa kalkıp;
- Gençler, uzak yoldan geldiniz. Hem yorgun, hem de açsınızdır. Siz dinlenedurun, ben size bir ÅŸeyler hazırlayayım, buyurdu.
Sonra odadan çıkıp girdi mutfaÄŸa.
Az sonra bir sini ile girdi içeri.
Sinide ne yemekler vardı dersiniz?
Kızarmış et, pilav ve helva.
Mübarek zat gençlere dönüp;
- Haydi buyurun. Bunları canınız çekmiÅŸtir, dedi.
Gençler oturdu sofraya.
Her birinin önünde, kendi istediÄŸi yemek vardı.
Mahcubiyetten rahat yiyemediler.
Elini öpüp talebesi oldular aynı gün.
Ve bir daha ayrılmadılar yanından.
|