Konya-AkÅŸehir’de medfun bulunan Mahmud Hayrani hazretlerine "rahmetullahi aleyh", bir gün “Emin olmak” hususunda sordular.
Cevabında;
- Fahr-i kâinat Efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, her hususta “doÄŸru” ve “emin” idi, buyurdu. Zaten KureyÅŸ içindeki meÅŸhur lakabı, Muhammed-ül emin’di. Ebu Cehil bile bunu itiraf etmiÅŸtir.
- Ebu Cehil mi efendim? dediler.
- Evet, buyurdu. Nitekim o, bir gün; “Ya Muhammed! Biz seni yalanlamıyoruz ki. Sen aramızda doÄŸru sözlü ve emin bir kiÅŸisin. Yalan söylediÄŸini hiç duymadık”, dedi. “Ama o getirdiÄŸin kitap var ya, iÅŸte biz ona inanmıyoruz, sana deÄŸil”.
Fısıltıyla sordu
Sonra şunu anlattı:
Bedir savaşı baÅŸlamak üzereydi ki, müÅŸrik ordusundan biri Ebu Cehil’i yalnız görüp, usulca yaklaÅŸtı yanına.
Fısıltıyla;
- Ya Eba Cehil! Sana gizli bir ÅŸey sormak istiyorum, dedi. Ama doÄŸru cevap vereceksin.
Ebu Cehil;
- Tamam tamam, dedi. Sor bakalım.
- Muhammed emin biri midir, yoksa yalancı mı?
- O, doÄŸru ve emindir, asla yalan söylemez.
Adam beklediği cevabı almıştı.
Sordu hemen:
- Peki Onunla niçin savaşıyoruz öyleyse, söyler misin?
Ebu Cehil kurnazdı.
Sıyrıldı hemen iÅŸin içinden.
- O baÅŸka, dedi. Biz kendisine bir ÅŸey demiyoruz ki. GetirdiÄŸi dini istemiyoruz.
O, emin bir kiÅŸidir
Bir de şunu anlattı:
Ebu Süfyan, iman etmeden önce ticari bir sefere çıkmıştı.
Kervan, Rum diyarında mola verdiÄŸinde Herakliyus’un adamları onu orada bulup, apar topar huzuruna götürdüler.
Herakliyus sordu:
- Siz ÅŸimdi inkâr ettiÄŸiniz o Peygamberi, önceden de inkâr eder miydiniz?
Ebu Süfyan;
- Hayır, dedi. O, emin ve doÄŸrudur. Bunun içindir ki önceleri her anlaÅŸmazlıkta Onun hakemliÄŸine baÅŸvururduk. Zira Ona güveniyorduk. Yalan söylediÄŸini hiç duymadık.
|