Åžam Evliyasından Abdülgani bin İsmail hazretlerine “rahmetullahi aleyh”, bir gün;
- İslam ahlakı nedir? diye sordular.
Cevabında,
- “İslam ahlakı”, kimseye yük olmamak ve herkese iyilik etmektir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Böyle olan kimseyi Allahü teâlâ da sever, herkes de sever. Bunu yapmak zordur, ama zor olan kıymetlidir. İslam ahlakı da bunu emrediyor zaten.
Allah kimi severse...
Bir gün de bu zata;
- Allahü teâlânın bir kulu sevdiÄŸinin alameti nedir efendim? Diye sordular.
Cevabında;
- O kimsenin kendisini sevmemesidir, buyurdu. Yani kim kendini sevmiyorsa, bilin ki, Allahü teâlâ o kulu seviyordur.
Sordular:
- Kendini sevmemek nasıl olur efendim?
- Bir kimse kendini baÅŸkalarından üstün görmüyor, herkese tepeden bakmıyor, herhangi anlaÅŸmazlıkta kabahati kendinde buluyorsa, kendini sevmiyor demektir. Dahası da var.
- Dahası ne hocam?
- O, kendini sevmediÄŸi gibi, üstelik kendinden nefret de eder. Kendinden tiksinir, iÄŸrenir.
Şaşırdılar.
- Bu hâl kıymetli midir efendim?
- Elbette. Bu hale kavuÅŸmak, Allahü teâlânın büyük ihsanı olup, o kulu sevdiÄŸinin alametidir.
Hayat, hayaldir
Bir gün de kendi talebelerine;
- Hayat, hayaldir, buyurdu. Nasıl yaÅŸarsanız öyle ölürsünüz.
Ve ilave etti:
- Dün geçti. Yarın gelecek mi? Belli deÄŸil. O halde bugünü iyi geçirelim.
Gencin biri sordu:
- İyi geçirmek nasıl olur ki hocam?
- İslamiyet’e uymakla, buyurdu.
Tekrar sordu:
- Hocam, ben her şeye kızıyorum. Bana ne tavsiye edersiniz?
- Ölümü düÅŸün evladım. Çünkü ölümü düÅŸünen kimse, bir kiÅŸi hariç kimseye kızamaz.
- O bir kiÅŸi kimdir ki efendim?
- Kendisidir.
|