Bursa’da medfun bulunan Velilerden Pir Emir Sultan’a “rahmetullahi aleyh“, bir gün;
- Efendim, bize “Namaz”ın öneminden bahseder misiniz, dediler.
Åžu hadiseyi nakletti onlara:
Bir gün Peygamber efendimiz aleyhisselam;
- “Birinin evi önünde nehir olsa ve her gün beÅŸ kere bu nehirde yıkansa, üzerinde kir kalır mı?” diye sordu eshabına.
Eshab-ı kiram;
- Hayır ya Resulallah! Hiç kir kalmaz, dediler.
Bunun üzerine;
- “İşte, beÅŸ vakit namazı kılanların da, böyle küçük günahları affolunur” buyurdu.
Cemaatten biri sordu:
- Efendim, bir kimse, (O halde, hem namaz kılarım, hem de istediÄŸim gibi keyf sürerim. Nasıl olsa günahlarım affolur) derse, böyle düÅŸünmesi doÄŸru mudur?
- Hayır. Çok yanlış. Çünkü her namaz günahları affettirmez. Åžartları ile, edepleriyle kılınıp, kabul olan bir namaz, günahları döker.
Ve ilave etti:
- Sonra, küçük günahları affolsa bile, küçük günah iÅŸlemeye devam etmek, “büyük günah” olur. Büyük günah iÅŸlemeye ısrar etmek de, “küfr”e sebep olur.
Namazın önemi
Bir gün de “Namaz”ın ehemmiyetini anlatırken;
- Özürlü veya özürsüz olarak bir vakit namazı kazaya bırakanın, bunu hemen kaza etmesi lazımdır, buyurdu.
Ve ekledi:
- Yalnız Hanbeli mezhebinde böyle deÄŸildir.
- Nasıldır efendim? dediler.
- Namazını kaza etmesi lazım gelmez. Çünkü bu mezhepte, namazı özürsüz terk eden mürted olur. Önce küfürden tövbe etmesi lazımdır. Sonra kazasını kılar.
- Diğer mezheplerde nasıldır efendim?
- Onlarda özürsüz namaz kılmayan kâfir olmazsa da, “büyük günah” iÅŸlemiÅŸ olur.
|