Zindan Baba "rahmetullahi aleyh", Lüleburgaz’da yetiÅŸen Velilerden. 1500lü yıllarda yaÅŸadı bu topraklarda.
Allah sevgisiyle doluydu kalbi.
Derdi olan ona gider, onda bulurdu dermanını.
Bir talebesi bir gün;
- Hocam, en büyük nimet nedir? Diye sordu.
Cevabında;
- Doğru bir imandır, buyurdu.
- Ondan büyük nimet yok mu efendim?
- Hayır. Her nimet bunun içindedir zaten. Allah, bir kuluna iman verdiyse, ona her ÅŸeyi vermiÅŸ demektir. Vermediyse, hiçbir ÅŸey vermemiÅŸ demektir.
- Anladım hocam.
ÇocuÄŸumuz konuÅŸamıyor
Bu zat, bir gün evinin önünde oturuyordu ki, bir kiÅŸi, hanımıyla geldi bu zatın yanına.
- Selamün aleyküm baba.
- Aleyküm selam evlat.
Yanlarında on yaÅŸlarında güzel bir çocuk vardı.
- Hocam duanızı almaya geldik.
- Hayırdır inşallah.
- Bu çocuÄŸumuz dilsiz de.
- Dilsiz mi?
- Evet hocam, konuşamıyor.
Mübarek zat ÅŸefkatle baktı çocuÄŸa:
- MaÅŸallah! Çok da sevimli bir çocuk.
- Evet ama konuşamıyor efendim.
- Hiç mi konuÅŸmuyor?
- Maalesef efendim. Bugüne kadar bir kelime bile etmedi.
Büyük veli döndü çocuÄŸa.
Elini şefkatle başına koyup sordu:
- Senin adın ne bakayım?
- Ahmet.
- Kaç yaşındasın?
- On yaşındayım.
Anne baba, hayretle birbirlerine bakıştılar.
Åžoka girmiÅŸlerdi sevinçten.
Evet, çocuk konuÅŸuyordu.
Mübarek zat onlara dönüp;
- Niçin çocuÄŸa iftira ediyorsunuz? Bakın, ne güzel konuÅŸuyor iÅŸte.
Evet, çocuÄŸun dili çözülmüÅŸtü.
Anne baba, sevinç gözyaÅŸlarıyla döndüler evlerine.
Allah’a ÅŸükrederek.
|