Edirne’de yaÅŸayan gönül ehli Velilerden biri de Ömer Baba’dır “rahmetullahi aleyh”.
- Birine kızacaksanız, kendinize kızın! dermiÅŸ. Kusuru kendinizde arayın. Böyle yaparsanız rahat edersiniz.
Bir gün de;
- Kardeşlerim! demiş. İki şeyi unutun, ama iki şeyi asla!
- Onlar nedir ki? diye sormuÅŸlar.
- Yaptığınız iyilikleri ve size yapılan kötülükleri unutun, buyurmuÅŸ. Hiç unutmayacağınız ÅŸeylerden biri “Ölüm”dür, diÄŸeri “Günahlarınız”.
Kalkmayan çuval
Anlatıldığına göre, bu zatın bir dergahı vardır,
bir de erzak dolu ambarı.
Hırsızın biri, gece girer bu ambara.
İçerde çuval çuval un vardır.
Birini götürmeye niyetlenir.
Kavrar bir çuvalı, ama kaldıramaz.
Hatta oynatamaz yerinden.
“Allah Allah!” der. “Ben bu kadar yükü rahat kaldırıyordum”.
Anlamaz iÅŸin hikmetini.
“Neyse” der, biraz eksiltir çuvalı.
Yine kaldıramaz.
Hayreti artar büsbütün.
Az daha azaltıp, dener.
Yine kaldıramaz.
Çuval yere yapışmıştır sanki.
Yahut çakılmış.
Bir milim oynatamaz yerinden.
Canı iyice sıkılır.
Yarısını boÅŸaltır çuvalın.
Netice deÄŸiÅŸmez.
ÅžaÅŸkınlık içinde kıvranırken, kapı açılır.
Ömer Baba girer içeri.
- “Ne o evlat!” der. “Kaldıramıyor musun? Dur yardım edeyim!”
Bir dolu çuvalı kolayca kaldırır, koyar adamın sırtına.
- Al götür! der, ancak, bir daha ihtiyacın olursa, bana gel, ambara deÄŸil.
Hırsız mahcup ve perişandır.
Tövbe edip, müdavimi olur o dergahın.
|