Esen Sofu hazretleri "rahmetullahi aleyh", SöÄŸüt toprağını nurlandıran bir Allah adamı.
Kabr-i ÅŸerifi, SöÄŸüt’ün Borçak köyündedir.
Bu zat, talebesiyle sohbet ediyordu bir gün.
Bir ara sohbeti kesip;
- Size bir ÅŸey sorayım mı çocuklar? buyurdu.
Bir ağızdan cevap verdiler:
- Sorun hocam!
- Pekala soruyorum. Åžu kâinatta en kıymetli ve en ÅŸerefli ÅŸey nedir sizce?
Bunun üzerine düÅŸünmeye baÅŸladılar.
Birkaç dakikalık sessizlikten sonra biri kalktı ayaÄŸa.
- Kâbe’dir hocam, dedi.
- Bilemedin.
Sonra bir başkası kalktı.
- Hacer-ül esveddir efendim.
- Hayır.
- Cennettir hocam.
- DeÄŸil.
- ArÅŸ-ı âlâdır.
- O da deÄŸil.
Hiçbiri bilememiÅŸti.
Buyurdu ki:
- Kâinatta en kıymetli ÅŸey, ÅŸu anda Sevgili Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” mübarek kabr-i ÅŸerifinde, Onun mübarek bedenine temas eden “topraklar”dır çocuklar. Bu nasipli topraklar, ArÅŸdan, Kürsiden ve Cennetlerden daha kıymetli ve ÅŸereflidir.
Hatırına bir şey geldi
Bu zatın talebesinden Ahmed adında bir genç, evinde kitabını açmış, "İslamiyet’te hediyeleÅŸmenin önemi"ni okuyordu ki, hatırına ÅŸu düÅŸünce geldi birden:
"Åžu yeni aldığım cübbeyi, götürüp hocama hediye edeyim. Duasını alırım en azından."
Acele hazırlanıp çıktı evden.
Olacak bu ya, heyecan ve telaÅŸeden unutmuÅŸtu cübbeyi almayı.
Dergaha varıp girdi hocasının huzuruna.
Mübarek zat, tebessümle baktı gence.
- HoÅŸgeldin evladım, ama boÅŸ geldin. Hani bizim cübbe?
Delikanlı ancak o zaman uyanabildi.
- Eyvah! Unuttum hocam, dedi.
- Zararı yok, buyurdu. Ama getirseydin dua ederdik en azından.
Genç duygulanmıştı.
Sarıldı ellerine:
- Hemen gidip getireyim hocam.
- Hayır hayır, ÅŸaka söyledim evladım. Ama iyi düÅŸünmüÅŸsün. HediyeleÅŸmek sünnettir. Sevgili Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”; "HediyeleÅŸiniz, seviÅŸiniz!" buyuruyor.
Ve ekledi:
- Eshab-ı kiram hediye getirdiklerinde, Efendimiz aleyhisselam kabul eder ve kat kat mukabelede bulunurdu onlara. Ayrıca hediye muhabbeti arttırır evladım.
|