Hazret-i Osman "radıyallahü anh" bir ziyafet tertip edip, vardı Peygamber efendimiz aleyhisselamın huzuruna ve;
- Ya Resulallah! Bize yemeğe buyurmaz mısınız? dedi.
Efendimiz aleyhisselam tebessüm ettiler.
- Yalnız beni mi çağırıyorsun ya Osman?
Arzetti ki:
- Siz kimi isterseniz, o da buyursun ya Resulallah.
Eshabdan bazısıyla yola çıktılar.
Sevinçten içi içine sığmıyordu hazret-i Osman’ın.
Çünkü Resulullah efendimize ziyafet veriyordu.
Cümle eshabın tek gayesi vardı zaten.
Resulullah efendimizi sevindirmek.
Hazret-i Osman, yürürken Peygamber efendimizin mübarek ayaklarına bakıyor, parmaklarıyla bir ÅŸeyler hesap ediyordu.
Efendimiz aleyhisselam fark edip sordular:
- Ya Osman! Öyle ne yapıyorsun?
- Adımlarınızı sayıyorum ya Resulallah.
- Niçin?
- Her adımınıza bir köle azat edeceÄŸim de.
İşte muhabbet denen şey bu olsa gerek.
AÅŸk derecesinde bir sevgi.
Ve eve vardılar.
Tamamını azat etti kölelerinin.
Bunlar nedir?
Bir gazada askerin yiyeceÄŸi bitmiÅŸ, gaziler yese düÅŸmüÅŸlerdi.
Efendimiz aleyhisselam;
- Rahat olun. Gün batmadan rızkınız inÅŸallah gelir, buyurdu.
Hazret-i Osman duydu bunu.
Kendi kendine;
"Resulullahın buyurduÄŸu her ÅŸey muhakkak yerine gelir. Bu hayırlı iÅŸe ben vesile olayım" diye düÅŸündü.
Ve düÅŸtü yollara.
Ondört yük yiyecekle döndü geri.
Hem de gün batmadan.
Efendimiz aleyhisselamın sözü yerine gelmiÅŸti.
Erzak yüklü deveyi, sürdü gaza yerine.
Efendimiz aleyhisselam sordular:
- Ya Osman, bunlar nedir?
Arzetti ki:
- Osman’dan hediyedir.
Memnun olup açtılar ellerini ve;
- Ya İlahi! Osman’a çok ecir ver! Buyurdular.
|