Balıkesir erenlerinden bir büyük zat var.
Barak Baba "rahmetullahi aleyh".
Bu zatı sevmeyen biri vardı ki, çirkin ÅŸeyler söylerdi hakkında.
Hatta hızını alamayıp, hakaret dolu bir mektup yazıp gönderdi bir gün.
Barak Baba, okuttu onu bir talebesine.
Sükunetle dinledikten sonra;
- Yaz! dedi.
Ve özetle ÅŸu mektubu yazdırdı:
"Muhterem kardeÅŸim. Evet, sizin de buyurduÄŸunuz gibi ben Rabbimin beÄŸendiÄŸi gibi bir kul olamadım. Halbuki en büyük arzum bu idi. Ne olur, dua edin de, bu arzuma kavuÅŸayım....".
Sonra o talebeye;
- Bu mektubu, o kimseye götür ver! buyurdu.
Talebe,
- BaÅŸ üstüne hocam, dedi.
Ve götürüp verdi mektubu o kimseye.
Adam mektubu okuyunca;
“Eyvah!” dedi kendi kendine. “Ben ne yaptım? Bu zat, bizim gibi alelade bir insan deÄŸilmiÅŸ”.
Mahcup ve pişmandı.
Dergaha koÅŸup, diz çöktü önünde.
- Affedin hocam, dedi. Hakkınızda yanlış fikre saplanmışım.
Mübarek zat ona sevgiyle bakıp;
- Sen çok iyi bir insansın, buyurdu.
Adam daha da şaşırdı.
- İyi insan mıyım efendim?
- Evet. İyi biri olmasaydın, pişman olup bu kapıya gelmezdin.
Ve ondan söz aldı:
- Sen ÅŸimdi söz ver. Bana dua edecek misin?
Ellerine sarılıp;
- Hem de ömür boyu efendim, dedi.
Huzurlu olmak istiyorum
Biri de bu zata gelerek;
- Huzurlu olmak istiyorum efendim. Ne yapayım? Diye sordu.
Cevabında;
- Günah iÅŸleme, buyurdu. Huzursuzluk, “günah iÅŸlemek”ten olur. Ayağımız taÅŸa takılsa, evde tabak kırılsa, iÅŸlediÄŸimiz bir günah sebebiyledir.
Ve ekledi:
- Ayrıca kendini beğenme. Kendini beğenen de huzurlu olamaz.
Åžöyle bitirdi:
- Åžikayetçi olma. “Toprak” gibi ol. Görmez misin, ayaklar altında çiÄŸnenir de yine ses çıkarmaz, ÅŸikayet etmez.
|