Adem Nebi’nin toprağına, Hak teâlânın emriyle hazret-i Cebrail "Hava" getirip koydu.
Mikail "AteÅŸ", yetmiÅŸbin melek de "Su" getirip döktüler.
Ve Allah’ın emriyle ona "İnsan ÅŸekli" verdiler.
Cansız bir heykel oldu.
Gayet güzel, düzgün ve sevimli.
"Kudret güneÅŸi"yle de kurudu.
Öyle ki, hafifce dokunulsa, ses verirdi.
Pişkin bir saksı gibi.
Velhasıl kalıp tamamlandı.
Kırk sene yerde kaldı.
Sonra emretti Hak teâlâ.
Melekler o kalıbı ziyaret eylediler.
- Bu ne güzel suret, dediler.
Zira görmemiÅŸlerdi böyle ÅŸey yer yüzünde.
Bir zerafet vardı endamında, yüzünde.
Hayranlıklarını gizleyemediler.
Ve gayr-i ihtiyari;
- Allah, bundan güzel ÅŸey yaratmış mıdır? dediler.
Ama İblis…
Daha görür görmez kıskandı.
Haset etti.
“Bu, büyük bir iÅŸ için yaratıldı muhakkak” diye geçirdi içinden.
Henüz kovulmamışken meleklerin hocasıydı.
Ders verirdi onlara.
Bir grup melekle geçerken onu görmüÅŸtü.
Fikrini belli etmedi.
BaÅŸka türlü konuÅŸtu.
- EndiÅŸe etmeyin, dedi. Baksanıza içi boÅŸ, hiçbir iÅŸe yaramaz.
Karnını delip girdi içeri.
Göklerdeki ÅŸeyleri orada gördü.
BaÅŸka acayip ÅŸeyleri görünce daha da ÅŸaÅŸtı.
Endişesi fazlalaştı.
Çıktı sonra dışarı, bir ÅŸey belli etmeden.
Meleklere dönüp;
- Eğer Rabbimiz, bunu sizden aziz tutarsa ne yaparsınız? diye sordu.
- Tabii ki itaat ederiz, dediler.
Beğenmedi bu cevabı
Kibrinden;
“EÄŸer onu tercih ederse, muhalefet ederim” diye düÅŸündü. “Beni aziz tutarsa, onu helak ederim”.
Halbuki Hak teâlânın;
“Ben sizin, gizli açık zihninizden ne geçerse, hepsini bilirim” buyurduÄŸunu biliyordu.
|