Basra’da yaÅŸayan Velilerden Semnun Muhib hazretlerine “rahmetullahi aleyh“, bir gün bazı sevdikleri gelip;
- Efendim, bize Kur’an-ı kerimden bahseder misiniz, dediler.
Cevabında;
- Kur’an-ı kerimde, kimsenin yapamayacağı, söyleyemeyeceÄŸi ÅŸeyler sayılamayacak kadar çoktur, buyurdu.
- Onlar nelerdir efendim? dediler.
Buyurdu ki:
- Bunlardan birincisi, “İcaz” ve “belagat”tır ki, az söz ile pürüzsüz ve kusursuz olarak çok ÅŸey anlatmaktır.
- İkincisi nedir efendim?
- İkincisi, harfleri ve kelimeleri, arab harflerine ve kelimelerine benzediÄŸi halde, âyetler, onların sözlerine ve ÅŸiirlerine hiç benzemiyor. Çünkü Kur’an-ı kerim, insan sözü deÄŸil, Allah kelamıdır. Kur’an-ı kerimin yanında onların sözleri, “cam parçaları”nın “elmas”a benzemesi gibidir.
Sordular:
- Üçüncüsü ne hocam?
- Üçüncüsü, insan, Kur’an-ı kerimi ne kadar çok okursa okusun bıkmıyor, usanmıyor. Arzusu, hevesi ve zevki artıyor. Halbuki, Kur’an-ı kerimin tercümelerinin okunmasında böyle arzu ve lezzet artması olmuyor. Bilakis usanç hasıl oluyor. Yorulmak baÅŸkadır, usanmak baÅŸkadır.
- Dördüncüsü efendim?
- Dördüncüsü, geçmiÅŸ insanların hallerinden birçok ÅŸey Kur’an-ı kerimde bildirilmektedir. BeÅŸincisi, ilerde olacak ÅŸeyleri bildirmektedir ki, bunlardan çoÄŸu zamanla meydana çıkmış ve çıkmaktadır.
- Ya altıncısı hocam?
- Altıncısı da, kimsenin hiçbir zamanda, hiçbir suretle bilemeyeceÄŸi ilimlerdir ki, bütün bu ilimleri Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde bildirmiÅŸtir.
Nimetlerin en büyüÄŸü
Bir gün de sordu cemaatine:
- Nimetlerin en büyüÄŸü nedir, biliyor musunuz?
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
Buyurdu ki:
- Hakiki bir İslam alimini tanımak ve onu sevmektir.
- Bu, neden büyük nimettir efendim?
- Çünkü onları seven ve sözlerini dinleyen, hem dünyada rahat eder, hem de ahirette.
|