Kabr-i ÅŸerifi Bursa’da bulunan Velilerden Tacüddin İbrahim Karamani hazretlerine “rahmetullahi aleyh“, bir gün sevdiÄŸi bir komÅŸusu gelerek, hanımından ÅŸikayette bulundu.
Büyük Veli, cevaben ona sordu:
- Pekala, hanımın namazını kılıyor mu?
- Kılıyor efendim
- Dışarıda örtünüyor mu?
- Evet.
- Ev işlerini yapıyor mu?
- Yapıyor.
Buyurdu ki:
- Daha ne istiyorsun? Onun kıymetini bil. Böyle hanım “Cennet nimeti”dir.
- Ama hocam bazı hususlarda beni üzüyor.
- Sen onu hiç üzmüyor musun?
- E bazen oluyor tabii.
Buyurdu ki:
- Bak kardeÅŸim, aklı olan karı koca, birbirlerini üzmezler. Hayat arkadaşını üzmek, incitmek, ahmaklık alametidir. Zalim, huysuz kimsenin hanımı devamlı üzülerek asabı bozulur. En sonunda sinir hastası olur. Hayat arkadaşı hasta olan bir eÅŸ mahvolmuÅŸ demektir. Saadeti sona ermiÅŸtir.
- Neden hocam?
- Çünkü artık eÅŸinin hizmetlerinden, yardımlarından mahrum kalmıştır. Ömrü, onun dertlerini dinlemekle, ona doktor ve ilaç aramakla, ona, alışmamış olduÄŸu hizmetleri yapmakla geçer.
Müsebbibi kim?
Ve sordu ona.
- Bütün bu felaketlere, bitmeyen sıkıntılara kim sebep olmuÅŸtur dersin?
- Kim hocam?
- Kendisi, yani kendi huysuzluÄŸu sebep olmuÅŸtur. Dizlerini döverse de, ne yazık ki, bu piÅŸmanlığının faydası olmaz.
Åžöyle bitirdi:
- O halde, ey kardeÅŸim! Hanımına yapacağın huysuzlukların zararlarının kendine de olacağını düÅŸün! Ona karşı, hep güler yüzlü, tatlı dilli olmaya çalış! Bunu yapabilirsen, rahat ve huzur içinde yaÅŸar, Rabbinin rızasını da kazanırsın!
|