Emir Sultan hazretleri “rahmetullahi aleyh“genç yaşında, Buhara’dan hacılarla Mekke’ye geldi.
Haccı eda edip Medine’ye yöneldi.
Büyük ceddini ziyaret edecekti.
Misafirhanede boÅŸ bir oda görüp süzüldü içeriye.
Lakin bir vazifeli gördü onu.
- Sen kimsin yabancı?
- İsmim Emir Buhari. Buhara’dan geliyorum.
- İyi ama bu odada kalamazsın.
- Neden?
- Bu oda, seyyidlere ayrılmıştır!
Kendisi de seyyid idi.
Ama söylemek istemedi.
- İzin verin kalayım lütfen.
- Hayır. Sana izin verirsek, baÅŸkaları da ister. Düzen bozulur.
Mecbur kaldı kendini bildirmeye.
- İyi ama ben de seyyidim.
- Seyyid mi? Peki kim bilir senin seyyid olduÄŸunu?
- Buralarda beni kimse tanımaz ki.
- Peki nasıl ispat edeceksin?
- İsterseniz, Resulullah efendimize selam verelim.
- Evet?
- Kimin selamına cevap verirse, onun seyyid olduğu anlaşılsın.
Dudak büktü memur.
- Garip bir iddia. Ama kabul ediyorum. Haydi selam verelim.
Ravda’ya döndüler.
Önce memur selam verdi.
- Esselamü aleyke ya ceddi!
Cevap gelmedi Ravda’dan.
Sıra, Emir Sultan’a gelmiÅŸti.
O da selam verdi:
- Esselamü aleyke ya ceddi!
O anda Efendimiz aleyhisselamın mübarek sesi iÅŸitildi.
- Aleyküm selam ya veledi!
Bunu duyan memur eÄŸildi hürmetle:
- Tamam, seyyidsiniz, dedi. İstediğiniz odada kalabilirsiniz.
Emir Sultan, o gece hazret-i Ali’yi “radıyallahü anh“ gördü rüyada.
Hazret-i Ali kendisine;
- Ey oÄŸlum! Ceddin Resulullahın dinini tebliÄŸ için, Rum diyarına git, buyurdu.
Uyanıp;
- Hayırdır inşallah! dedi.
Ve o sabah çıktı yola.
Bursa’ya geldi.
Ve yıllarca oranın halkını irşad eyledi.
|