Yıldırım Bayezid Han, vefat edince, bir belirsizlik oldu ardından.
Åžöyle ki, taht kime kalmıştı acaba?
OÄŸlu “Çelebi Mehmet”, Molla Ali’yi çağırıp dedi ki:
- Malum pederimiz vefat etti.
- Evet.
- KardeÅŸlerim Musa ve İsa Çelebiler tahta geçmek isterler.
- DoÄŸru.
- Gel ikimiz taht-u taca raÄŸbet etmiyelim. Allah için, Hacca gidelim.
Bu duygular içinde, uyuyup rüya gördü.
Baktı ki, dedeleri Murad Hüdavendigar, yanında da Emir Sultan hazretleri var.
Bu büyük Veli, kendisini çağırıp, bir “KılÄ±ç” verdi eline.
Bir de eyerlenmiÅŸ “At”.
PeÅŸinden;
- Dinle evlat! buyurdu. Babandan sonra taht sana nasib olacak. Haydi, kılıcını kuÅŸan. Din-ü devlet hizmet bekliyor!
Ve uyanıp koÅŸtu Molla Ali’ye.
Rüyayı anlatıp sordu:
- Nedir bunun tabiri?
- Tabiri, şudur ki, sen yakında padişah olursun.
Gerçekten de öyle oldu.
Çelebi Mehmet tahta oturdu.
EÅŸrefoÄŸlu’nun selamları var
Yine İznik’te medfun, bir Veli vardı.
EÅŸref oÄŸlu Abdullah “rahmetullahi aleyh“.
Bu zat, bir gün Bursa’ya gitti.
Ancak Emir Sultan hazretlerinin kabrini ziyaret edemeden, İznik’e döndü tekrar.
Çok da üzüldü.
Yolda İbrahim Paşaya rastlayıp sordu:
- Yolculuk Bursa’ya mı paÅŸam?
- Evet.
- Öyleyse sizden bir ricam var.
- Emriniz olur.
- EstaÄŸfirullah. Emir Sultan’ı ziyaret ederseniz, “Size, EÅŸrefoÄŸlu’nun selamları var” der misiniz?
- Tabii, baÅŸ üstüne efendim.
Ve ayrılıp Bursa’ya vardı.
İlk gün Emir Sultan’ın kabrini ziyaret etti.
Mübarek ruhlarına “Fatiha”lar okuyup; “EÅŸrefoÄŸlu’nun size selamları var” diye arzetti.
Kabr-i ÅŸeriften;
- Aleyküm selaam!” diye ses geldi.
Ama öyle heybetliydi ki, paÅŸa, duygulanıp bayıldı.
Akşama doğru ayılabildi ancak.
|