Åžam ÅŸehrinde medfun Evliyadan Seyyid Muslihiddin Efendi ”rahmetullahi aleyh“, bir gün Peygamber efendimiz aleyhisselamdan bahsederken ÅŸunu anlattı sevdiklerine:
Peygamber efendimiz bir gün evlerinde otururken hazret-i Ali de “radıyallahü teâlâ anh” yanlarındaydı.
O esnada Cebrail aleyhisselam bir vahiy getirdi.
Efendimiz aleyhisselam, vahyin ağırlığından mübarek baÅŸlarını hazret-i Ali’nin dizine koydular.
Vakit, ikindiyle akşam arasıydı.
Ve güneÅŸ batana kadar kaldıramadılar baÅŸlarını.
Hazret-i Ali ikindiyi kılmamıştı.
Efendimiz aleyhisselamı rahatsız etmemek için de hareket etmiyordu.
İkindi namazını ima ile kılmayı düÅŸündü.
GüneÅŸ tam batmak üzereydi ki, Resulullah efendimiz uyanıp sordular:
- Ya Ali, ikindiyi kıldın mı?
- Hayır ya Resulallah!
Efendimiz aleyhisselam üzülüp;
- “Kalk!” buyurdular, “Kıl hemen namazını!”
Ancak namaz kılacak kadar vakit yoktu.
İşte o zaman bir mucize gerçekleÅŸti.
Nasıl mı?
GüneÅŸ durdu yerinde.
Bir müddet batmadı.
Hazret-i Ali namazını kılıncaya kadar bekledi onu.
Selam verip namazdan çıkınca, battı birden.
Öbür kolu zayıf kaldı
Bedir cengiydi.
Ensarın gençlerinden hazret-i Muavvez’in “radıyallahü anh“ kolu, bir kılıç darbesiyle koptu ve yere düÅŸtü.
Genç sahabi düÅŸen kolunu yerden alarak, koÅŸtu Resulullah efendimize.
- Kolum koptu ya Resulallah!
Alemlerin Efendisi “sallallahü aleyhi ve sellem”, kesik kolu yerine bitiÅŸtirip dua buyurdular.
Kol bir anda kaynadı.
Hem öyle saÄŸlam oldu ki, öbür kolu zayıf kaldı onun yanında.
Bir anda iyileÅŸti
Yine aynı cenkte;
Hudeyd “radıyallahü anh“ adında bir mücahid de boynundan derince bir yara almıştı. Neredeyse başı kopup düÅŸecekti ki, elleriyle başını tutup koÅŸtu Efendimiz aleyhisselama.
Sevgili Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” o gencin başını mübarek elleriyle tutup, yarasını sıvazladılar.
Yara bir anda iyileÅŸti.
Sanki hiç yara almamış gibi oldu.
|