En büyük âlim ve Evliyalardan Behaeddin-i Buhari “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün, bir sevdiÄŸini üzüntülü görünce;
- Ne için üzülüyorsun? diye sordu.
Adam;
- Dünya sıkıntısı efendim, dedi. Alacak, verecek yani.
Buyurdu ki:
- Dünya için üzülmeye deÄŸmez kardeÅŸim. Peygamber efendimiz de “aleyhisselam” üzüntülü ve düÅŸünceli idi. Ama Onun derdi baÅŸkaydı. O, dünya iÅŸleri için deÄŸil, insanların ahiretlerini düÅŸünerek üzülüyordu. "Niçin inanmıyorlar? Niçin hakikatı görmüyorlar?" diye kendisini paralıyordu.
Åžöyle bitirdi:
- Åžimdi de bizim ve her Müslümanın üzüntüsü bu olmalıdır.
Herkesle iyi geçinin!
Bir gün de sevdikleriyle sohbet ederken;
- KardeÅŸlerim, herkesle iyi geçinin, ama kendinizle iyi geçinmeyin, buyurdu. Kim kendisiyle iyi geçinirse, zarardadır. Size, dinini öÄŸrenmek için biri gelirse, ona hizmetçi olun. Asıl iÅŸ, bir kiÅŸiyi daha sonsuz ateÅŸten kurtarmaktır ki, bu da insanlara dinimizi öÄŸretmekle olur.
Åžöyle devam etti:
- Önce yapmamız gereken ÅŸey, dinimizi güzelce öÄŸrenmek, sonra baÅŸkalarına öÄŸretmektir. Kendini haklı bilen, akıllı bilen, daima sıkıntı çeker. İslamiyet, nefse tâbi olmamak için gelmiÅŸtir.
En son nasihatı neymiş?
Bir gün de ÅŸunu anlattı:
- İmam-ı Gazali hazretleri “rahmetullahi aleyh” vefat ederken, talebeleri baÅŸ ucuna gelip;
- Efendim, bize son nasihatınız nedir? diye sordular.
Büyük âlim ve Veli;
- El ihlas! El-ihlas! El-ihlas! diye üç defa tekrar etti.
Sonra;
- Allah! dedi ve göç etti bu alemden.
Din kardeÅŸini üzersen…
Bir gün de;
- Din kardeÅŸinin kalbini kıran, kovanın dibini delmiÅŸtir buyurdu. Ne kadar çok ibadet, ne kadar mühim hizmetler yaparsa yapsın, bu iÅŸlerden ne kadar büyük sevap kazanırsa kazansın, kendisine hiç faydası olmaz.
- Neden efendim? dediler.
- Çünkü kovası deliktir. Müminlerin kalbini kırdığı için kazandığı sevaplar o delikten akıp gider. Kendine bir faydası olmaz. Böyle olan kimsenin etrafında kimse kalmaz.
|