İslam âlimlerinin en büyüklerinden, ikinci binin müceddidi İmam-ı Rabbani “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün sevdiÄŸi bazı gençlere;
- Allahü teâlâ, bir kulunu gençlikte tövbe etmeye kavuÅŸturur ve bu tövbesini bozmaktan korursa, ne büyük nimet olur, buyurdu.
Ve daha açıkladı:
- Diyebilirim ki, bütün dünya nimetleri ve lezzetleri, bu nimetin yanında, büyük deniz yanındaki bir damla su gibidir.
Gençler merak etmiÅŸti:
- Neden böyledir efendim?
- Çünkü bu nimet, insanı Allahü teâlânın rızasına ve sevgisine kavuÅŸturur. Bu ise, dünya ve ahiret nimetlerinin hepsinin üstündedir.
Åžöyle bitirdi:
- Âyet-i kerimede mealen; (Allahü teâlânın razı olması nimeti daha büyüktür) buyuruldu.
Allah neleri sevmez?
Bir gün de bazı sevdiklerine;
- KardeÅŸlerim, hem mütteki olmak, hem de Allahü teâlânın sevmediÄŸi ÅŸeylerin peÅŸinde koÅŸmak, çok çirkin bir iÅŸtir, buyurdu.
Sordular:
- Allahü teâlânın sevmediÄŸi ÅŸeyler nelerdir efendim?
- İslamiyet’in yasak ettiÄŸi ÅŸeylerdir. Bütün vakitlerini haram ve günahlar için harcamak ve bütün bir ömrü onun arkasında geçirmek, tam bir ahmaklıktır.
Ve özetledi:
- Öyleyse fırsatın kıymetini biliniz! Bu fırsatı, sonu gelmez, lüzumsuz ÅŸeyleri elde etmek için kaçıranlar, ahirette çok piÅŸman olacaklardır.
Ne mutlu size!
Bu mübarek zatın talebeleri, ilmihal kitaplarını alıp bedava olarak halka dağıtırlardı.
Bir gün o gençlere;
- Ne mutlu size, buyurdu. Allah’ın dinini yayıyorsunuz.
Gençler sordu:
- Bu yaptığımız emr-i maruf mudur efendim?
- Elbette. Bunun için hepiniz çok sevap kazanıyorsunuz. Åžöyle ki, sizin bu hizmetinizle kazandığınız Emr-i maruf sevabı, küffârla dövüÅŸerek ÅŸehit olan bir erin kazandığı sevaptan kat kat fazladır.
|