Evliyanın en büyüklerinden Muhammed Masum Faruki “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün sevdiklerinden biri gelerek;
- Efendim, insanlar arasından ayrılmak, uzlet etmek istiyorum. Ne buyurursunuz? diye sordu.
Cevabında;
- Uzlet yapınız, ama bir şartla, buyurdu.
- O ÅŸart nedir efendim?
- Uzlet yaparken Müslümanların haklarını da gözetmelisin. Çünkü Müslümanın, Müslüman üzerinde beÅŸ hakkı vardır.
Adam merak etti:
- O haklar nedir ki efendim?
- Selamına cevap vermek, hastalığında dolaÅŸmak, cenazesinde bulunmak, davetine gitmek ve aksırdığı zaman Elhamdülillah deyince, Yerhamükallah demektir. Bu hakları yerine getirmek kaydıyla uzlet edebilirsiniz.
Peygamberler olmasaydı
Bir gün de sohbetinde;
- KardeÅŸlerim, Allahü teâlâ, kullarına acıdığı için, Peygamberler göndermiÅŸtir, buyurdu. EÄŸer bu büyük insanlar gönderilmeseydi, Onu ve sıfatlarını biz kullara kim bildirir, beÄŸendiÄŸi ve beÄŸenmediÄŸi ÅŸeyleri kim ayırabilirdi?
Sordular:
- Akıl ayıramaz mıydı efendim?
- İnsan aklı, noksan olduÄŸu için, o büyüklerin davet nuru ile aydınlanmadıkça bunları bilemez ve ayıramazdı. O büyüklerin izinde gitmedikçe, bunları anlamakta ÅŸaşırır ve aldanırdı.
- Akıl, doğruyu yanlıştan ayıran bir alet değil midir efendim?
- Evet öyledir. Ama tam olmayan bir alettir. O büyüklerin daveti ile, haber vermeleri ile tamam olmaktadır. Ahiretin azabı, sevabı da, bu davet ve haberden sonra olur.
Ve daha izah etti:
- Akıl göz gibi, İslamiyet ise ışık gibidir. Yani, insanın aklı, gözü gibi zayıf yaratılmıştır. Gözümüz karanlıkta görebiliyor mu?
- Göremiyor efendim.
- İşte aklımız da, İslamiyet ışığı olmadan doÄŸruyu göremiyor.
|