İslam âlimlerinin en büyüklerinden Seyyid Abdülhakim-i Arvasi “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün kendi talebelerine;
- Hak teâlâ bir kuluna kendi sevgisini nasib ederse, ona sevdiÄŸi bir Veliyi tanıtır, buyurdu. Tanımayanlara kızmak deÄŸil, acımak lazımdır.
Åžöyle devam etti:
- Siz de sözünüzün geçtiÄŸi kimselere İslamiyet’i anlatın veya kitap verin. YemeÄŸe davet edin, oturun, sohbet edin.
Ve altını çizdi:
- Bir Allah dostunu, bir Evliya zatı tanımak ve Ona talebe olmak, en büyük rütbedir. Zirve noktasıdır. Bu rütbeden baÅŸka ÅŸeyi düÅŸünmek, felakettir.
Gençler sordu:
- Neden efendim?
- Çünkü bu, o zirveden aÅŸağıya düÅŸmektir.
Gönlünüzde ne yatıyorsa…
Bir gün de Kaderden sordular bu zata.
Cevaben;
- Bir insanın gönlünde ne yatıyorsa, onun kaderi, alınyazısı odur, buyurdu.
Ve misal verdi:
- Mesela kimin kalbinde Allah’ın sevgisi varsa, o kiÅŸi, mutlaka bir mürÅŸide kavuÅŸur. İbadetlere sarılır, hizmetlere koÅŸar.
Ve ekledi:
- Kim beÅŸ vakti namazını kılmak isterse, ona bu ÅŸartları uygun kılar. Kim İslam’a hizmet etmek isterse, ona da bunu kalaylaÅŸtırır.
Åžöyle bitirdi:
- Birine dinden bir mesele öÄŸretmek, yüzbin ömre sevabından daha kıymetlidir.
Siz kulları severseniz…
Bir gün de sohbetinde;
- KardeÅŸlerim, Rabbimizin size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de Onun mahluklarına öyle davranın, buyurdu. Siz kulları severseniz, Allah da sizi sever. Siz affederseniz, Rabbimiz de sizi affeder.
Ve ilave etti:
- Siz iyilik ederseniz, hep iyilik görürsünüz. Zulmederseniz, siz de zulme uÄŸrarsınız.
Ve özetledi:
- Yani ne ekerseniz, onu biçersiniz.
|