Evliyayı kiramdan Seyyid Abdülhakim-i Arvasi “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün Kabir azabından sordular.
Cevabında;
- Kâfirlere ve günahkâr olan Müslümanlara kabirde azab vardır, buyurdu. Peygamberimiz “aleyhisselam”; (Etini yediÄŸiniz hayvanlar, insanların kabirde çektikleri azabı bilselerdi, üzerlerinde bir lokma et kalmaz, bir deri bir kemik kalırlardı) buyurdu.
Ve ekledi:
- Kabirdeki bu sıkıntıları, insanlar dünyadan kendileri götürürler.
Åžöyle devam etti:
- İnsanlar, ne zaman “Allahü teâlâ gafururrahimdir, affeder” der, emirlerini yapmazlarsa, o insanların felakette olduÄŸu anlaşılır.
İbadetler niçin emredildi?
Bir gün de bazı gençler;
- Efendim, Allahü teâlâ ibadet etmemizi niçin emretti? diye sordular.
Cevabında;
- İbadetleri, bizim menfaatimiz için emretmiÅŸtir, buyurdu. Yoksa Allahü teâlânın bizim ibadetlerimize ihtiyacı yoktur.
Ve daha açıkladı:
- Bizi Allahü teâlâ yarattı. O, yarattığı makineyi en iyi bilendir. Bizim nasıl rahat edeceÄŸimizi, dünya ve ahirette nasıl mesut olacağımızı o bilir. Bunun için insanlara Kur’an-ı kerim gönderdi. Evliyalar gönderdi. Bunlar, kalbi tedavi edecek doktordur, ilaçtır.
Allah, yaptığını görüyor!
Bir gün, iki kiÅŸi kavga ediyordu. Biri çok güçlü, öbürü zayıftı. Güçlü olanın elinde koca bir bıçak vardı. Tam saplayacaktı ki, bir Allah dostu yetiÅŸip kulağına fısıldadı:
- Allah, bu yaptığını görüyor!
Adamın eli havada kaldı. Sendeleyip yere yıkıldı.
Sonra, talebesi olmakla ÅŸereflendi.
|