Büyük İslam âlimlerinden Seyyid Ahmet Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh” hazretleri, bir gün sevdiÄŸi bazı gençlere;
- Allahü teâlâya ÅŸükürler olsun ki, daha küçük iken, bir olan yaratıcıya inandık. Onun isminin (Allah) olduÄŸunu ve son Peygamberinin (Muhammed) aleyhisselam olduÄŸunu ve bunun bildirdiÄŸi dinin (İslamiyet) olduÄŸunu öÄŸrenmekle ÅŸereflendik, buyurdu.
Åžöyle devam etti:
- Yine ÅŸükürler olsun ki, yüce Rabbimiz, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okumayı bize nasip eyledi. Bu hakiki din adamlarının uyarması ile, iyiyi kötüden ayırmaya baÅŸladık.
Bir nefes aldı:
- Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını görmeseydik, dostu düÅŸmandan ayıramayacak, nefslerimizin ve din düÅŸmanlarının hilelerine, yalanlarına aldanacak, halis, temiz Müslüman olan anamızla, babamızla ve onlardan edindiÄŸimiz İslam bilgileri ile alay edecektik.
Ve ekledi:
- Peygamberimiz “aleyhisselam”; (Dininizi ricalin ağızlarından öÄŸreniniz!) buyuruyor. Rical, hakiki din âlimi demektir. Böyle âlimler yoksa, bunların kitaplarından öÄŸreneceÄŸiz.
Åžöyle bitirdi:
- Velhasıl bid’at sahiplerinin, mezhebsiz, cahil din adamlarının din kitaplarını okuyan, imanını kaybeder de haberi bile olmaz.
Ben yaptım demeyin!
Gençler arzetti:
- Bize başka tavsiyeniz var mı efendim?
- Mimli konuÅŸmayın çocuklar. Çünkü bu, nefsanidir.
Anlayamadılar:
- Nasıl yani efendim?
- Yani dine hizmet etseniz de; “Ben yaptım, ben ettim...” demeyin. Kendinizden bilmeyin yani.
- Nasıl bilmeliyiz efendim?
- Cenâb-ı Hak kendi dinini kendisi yayıyor. Beni de bu hizmetlerle ÅŸereflendiriyor, demeliyiz.
Ve ekledi:
- Böyle düÅŸünürsek, nimet artar.
|