Evliyanın en büyüklerinden Muhammed Bâkibillah “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün tevekkülden sordular.
Cevap olarak;
- Sebeplerin tesir etmesinin Allahü teâlâdan olduÄŸunu bilen ve tesiri Allahü teâlâdan bekleyen ve tesiri tecrübe edilmiÅŸ sebepleri kullanan kimse, Allahü teâlâya tevekkül etmiÅŸ, yalnız Ona güvenmiÅŸ olur, buyurdu.
Ve ekledi:
- Tesiri çok görülmüÅŸ olan sebepleri kullanmak elbette lazımdır.
Ve misal verdi:
- Mesela ateÅŸ yakar. Fakat, ateÅŸe yakmak kuvvetini veren, Allahü teâlâdır. Aç olan, bir ÅŸey yer. Bu ÅŸeye doyurma kuvvetini veren de Allahü teâlâdır.
Ve ilave etti:
- Lazım olduÄŸu zaman, böyle sebepleri kullanmadığı için zarar gören kimse, Allah’a asi olur.
Danışmak, sebebe yapışmaktır
Bir gün de sohbetinde;
- Sebeplere yapışmak, tevekküle mani deÄŸildir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Allahü teâlâ, meÅŸveret etmeyi, bilenlere danışmayı emretti. MeÅŸveret de, sebebe yapışmaktır. MeÅŸveretten sonra tevekkülü emreyledi.
Ve ikaz etti:
- Fakat ahiret iÅŸlerine tevekkül olmaz. Bunlarda çalışmak emrolundu. Burada, Rabbimizin azabından korkmak ve merhametinden ümitli olmak lazımdır.
Åžöyle devam etti:
- Allahü teâlânın keremine, ihsanına güvenmeli ve emrolunan ibadetleri yapmalıdır. İslamiyet’e uymamız, yani emredilenleri yapmamız ve yasak edilenlerden sakınmamız vazifemizdir. Tevekkül budur ve kulluk böyle olur.
Åžöyle bitirdi:
- Din bilgilerini ve fen bilgilerini öÄŸrenmek ve cihad yapmak için en yeni silahları yapmamız da ibadettir.
|