Zengi Ata “rahmetullahi aleyh” zamanında dört arkadaÅŸ, ilim tahsili için Buhara’ya geldiler.
Zahiri ilimleri tahsil edip bitirince, bir ateÅŸ düÅŸtü içlerine.
Maneviyatta yükselmek istiyorlardı bu defa da.
Aralarında konuşup;
- Zahiri ilimleri öÄŸrendik. Ama ihlas olmazsa öÄŸrendiÄŸimiz bu ilimler boÅŸa gider dediler.
Ve bir mürÅŸid-i kâmil bulmak için düÅŸtüler yollara.
Bunlardan biri Seyyid Ata idi ki, Peygamber-i ziÅŸanın “aleyhisselam” evlatlarındandı.
Semerkant yakınından geçiyorlardı ki, bir ihtiyar kimse’yi görüp, yaklaÅŸtılar ona:
- Selamün aleyküm baba.
- Aleyküm selam evlatlar. Nereye böyle?
- Biz bir mürÅŸid arıyoruz.
- Nasıl bir mürÅŸit?
- Bizi tasavvufta yetiÅŸtirecek ve Allah’a yaklaÅŸtıracak bir Evliya zat.
MeÄŸer o ihtiyar, Zengi Atâ namında, bir Evliya zatmış.
O gençlere sevgiyle bakıp;
- Aradığınız benim, buyurdu. Gitmeyin başka yere.
- Peki efendim, deyip kaldılar orada.
Onlardan üçü gerçekten inanmıştı bu zata.
Ama Seyyid Ata pek itibar etmedi.
Kendi kendine;
“Ben seyyidim, ilmim de var. Bu siyahi kiÅŸi mi beni irÅŸad edecek?” diyordu.
Böyle düÅŸünse de, yine de yapıyordu günlük vazifeleri.
Ama öbürleri inanarak, ihlasla yapıyor, bu ise inanmayarak, öylesine yapıyordu.
Öbürleri her gün ilerliyorlar, ama Seyyid Ata’da hiçbir ilerleme olmuyordu. Artık o da inanmaya baÅŸlamıştı, ama feyz gelmiyordu kalbine.
En sonunda bu zatın validesi olan Anber Ana’ya gidip;
- Anacağım, aylardır buradayım. Ama bende hiçbir ilerleme olmadı. Ne olacak benim hâlim? diye dert yandı.
Dergahın eşiğine uzan
Anber Ana farkındaydı işin.
- Bu gece, siyah bir keçenin içine sarılıp, dergahın eÅŸiÄŸine uzan, dedi. Seni bu halde görürse, hallolur iÅŸin.
Seyyid Ata, o gece girdi siyah bir keçenin içine.
Uzandı dergahın eşiğine.
Zengi Ata hazretleri, o sabah namaz için kalkıp, dışarı çıkacaktı ki, eÅŸikte siyah bir keçenin içinde birinin yattığını gördü.
Tam üzerine basacak idi ki, Seyyid Ata, sarılıp öptü üstadının ayağını.
Büyük Veli sordu:
- Kimsin sen?
- Seyyid Ata’yım efendim. Himmetine muhtacım.
- Kalk yerden, buyurdu.
Acıyarak bir kere baktı.
Ve Onu, tasavvufun en zirvesine çıkardı.
|