Abdülhalık-ı Goncdüvani hazretleri “rahmetullahi aleyh”, Evliyayı kiramın en büyüklerindendir.
Kararmış gönüller, onun gelmesiyle aydınlandı.
İmam-ı Malik hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” soyundandır.
Babası da mübarek bir kiÅŸi olup, zaman zaman hazret-i Hızır’la görüÅŸür, bir derdi olan, ona müracaat ederdi o devirde.
Bir gün, yine hazret-i Hızır gelerek;
- Yakında bir oÄŸlun olacak, diye müjde verdi kendisine.
Ve ekledi:
- Çocuk doÄŸduÄŸunda, ismini Abdülhalık koy!
Henüz beÅŸ yaşındaydı ki, babası ilim öÄŸrenmesi için Buhara’ya gönderdi bu oÄŸlunu.
Hocası, Hace Sadreddin isminde bir zat idi ki, bunun üstün hallerini aklı olmadı. Zira o yaÅŸta öyle sualler soruyordu ki, aciz kalıyordu cevabında.
Nihayet bir gün;
- Ey oÄŸlum! Sana cevap vermekten aciz kalıyorum, dedi. Zira bu sordukların, kalb ilmi ile ilgilidir. İnÅŸallah böyle yüksek bir zata kavuÅŸursun.
Yani senin bu suallerini, ancak bu ilimlerde yetiÅŸmiÅŸ bir kâmil-i mükemmil çözebilir, demek istedi.
O günden itibaren, böyle kâmil bir rehber arar oldu artık.
Hızır “aleyhisselam”, bir gün gelip, zikir tâlim etti Ona.
Ve manevi evlatlığa kabul edip, tasavvufta üstad oldu kendisine.
Onu çok sevdim
Kendisi anlatıyor:
- Yaşım, yirmi ikiyken bir gün hazret-i Hızır yanıma geldi ve Yusüf-ü Hemedani adında bir Veli’ye götürdü beni.
Cemalini görür görmez çok sevdim o zatı.
Ve çok istifade ettim ondan.
Vefatı yaklaşınca, manevi oğlu olan Evliyayı Kebir'e bazı vasiyetlerde bulundu.
Buyurdu ki:
- Ey oÄŸul, sana vasiyetim ÅŸudur ki, ilim, edeb ve hayâ üzere olasın. İslam âlimlerinin eserlerini okuyup, onların sözlerini gönlüne sindiresin. Çalışıp, fıkıh, tefsir ve hadis öÄŸrenesin. Zira insan, ilimle aziz olur.
Åžöyle devam etti:
- Sana yakışacak ÅŸey, edeb, hayâ ve tevazudur. Zira su, yükseklerden aÅŸağıya doÄŸru akar. Dünya düÅŸkünleriyle arkadaÅŸ olma ki, o, seni felakete sürükler.
|