Bir gün, Muinüddin-i ÇeÅŸti hazretlerine, bir kimse gelip, karşısında edeb ve hürmetle durdu ve;
- Efendim, çoktandır zat-ı alinizi görmek istiyordum, dedi. Çok ÅŸükür, bugün sizi görmekle ÅŸereflendim.
Böyle dedi ama büyük zat hiç iltifat etmedi bu sözlere.
O, bir iki ÅŸey daha söylediyse de sükut etti mübarek zat.
Sonunda ona sertçe bakıp;
- Haydi, ne için geldinse yap yapacağını, buyurdu.
Adamın hali değişti birden.
Kızardı, bozardı.
Ve bütün azaları titremeye baÅŸladı onun heybetinden.
AÄŸlayarak itiraf etti nihayet:
- Ey efendim, asıl niyetim sizi öldürmekti. Lütfen affedin. PiÅŸmanım, dedi.
Sonra elini iç cebine soktu.
Ve bir bıçak çıkarıp, koydu bu Veli’nin önüne ve;
- Suçluyum, nasıl isterseniz, cezamı öyle verin, dedi.
Büyük Veli cevaben;
- Bu yolda, kötülük edene de iyilik yapılır, buyurdu.
Ve ellerini kaldırıp;
- Yâ ilahi! Bunu da sevdiÄŸin kullarından eyle! diye dua etti.
Anında kalb gözü açıldı adamın.
Evliya oldu.
Bile bile kılınmazsa…
Bir gün, namazın ehemmiyetinden sordular bu zata:
- Namaz, çok mühim ibadettir, buyurdu.
Ve ekledi:
- İbadetler imandan deÄŸildir. Yani bir ibadeti terk etmek, imanı gidermez. Ama namaz için hüküm böyle deÄŸildir.
Sordular:
- Onun hükmü nasıldır efendim?
- Birçok büyük âlimler; “Bile bile namaz kılmayan ve namaz vakti geçerken üzülmeyen kimsenin imanı gider”, buyuruyor.
Ve açıkladı:
- Yani namazı vazife kabul etmeyen, hiç özrü yokken kılmayan, kılmadığı için de üzülmeyen kimsenin imanı gider, Allah korusun.
- Ya üzülüyorsa efendim?
- Üzülürse, imanlı olduÄŸu anlaşılır.
|