Ebu Bekr-i Verrak hazretleri “rahmetullahi aleyh” öldükten sonra, bir sevdiÄŸi gördü onu rüyada.
Baktı ki, hıçkırarak aÄŸlıyor mübarek zat.
Yanına yaklaşıp;
- Niçin aÄŸlıyorsunuz? diye sordu.
Cevaben;
- Ey kardeÅŸim! ÖldüÄŸüm günden beri, hep böyle aÄŸlıyorum, buyurdu.
Adam merak etmiÅŸti.
- Ama neden efendim?
- Burası Müslüman kabristanı kardeÅŸim. Ama iman ile gelebilen pek az maalesef.
- Nasıl az efendim?
- Åžöyle ki, on kiÅŸiden, ancak bir kiÅŸi imanla geliyor buraya. Nasıl aÄŸlamayayım.
İlim, amel, ihlas
Bu zat, bir gün de sohbetinde;
- Dinimiz üç esastır, buyurdu. İlim, amel ve ihlas.
- İlim’den maksat nedir efendim? dediler.
- İslamiyet’i öÄŸrenmektir, buyurdu.
- Amel nedir hocam?
- ÖÄŸrendiklerini tatbik etmektir.
- Ya ihlas efendim?
- İhlas, samimiyet demektir. Bir iÅŸ, Allah için yapılmazsa, hiç kıymeti olmaz. Bir amelin Allah indinde makbul olması için, mutlaka İhlasla yapılması lazımdır.
Sonra izah etti:
- Bir amelin, bir iÅŸin halisi ile bozuÄŸu birbirine çok benzese de, ayrıdır. Nitekim hakiki çiçek ile yapma, suni çiçek ne kadar benzeseler de ayrıdırlar, öyle deÄŸil mi?
- Evet efendim.
- Hakiki çiçeÄŸi koklayın, hoÅŸ kokar. İşte bunun gibi halis ibadet de mis gibi kokar.
Öyle piÅŸman olur ki…
Bir gün de sohbetinde;
- Öyle zaman olur ki, cenâb-ı Hak, kulunu ibadetle meÅŸgul eder, buyurdu. Fakat ÅŸeytan o kimseyi ucb ve kibre itip, felakete sürükler.
Ve ilave etti:
- Yine öyle olur ki, Hak teâlâ, kuluna günah iÅŸletir. Ama o, piÅŸman olur, üzülür. Hatta öyle çok üzülür ki, içi yanar, kavrulur. Bu piÅŸmanlığı, derecesinin yükselmesine sebep olur.
|