Åžakik-i Belhi “rahmetullahi aleyh”, gençlik senelerinde tüccarlık yapıyordu ki, bir ara ÅŸiddetli bir kıtlık baÅŸ gösterdi Belh ÅŸehrinde.
Bu yüzden, suratları asıktı herkesin.
Açlıktan hiç kimsenin yüzü gülmüyordu.
O günlerde çok neÅŸeli bir köleye rastladı
Ve bu köle, nasıl böyle neÅŸeli diye çok merak etti.
Ve sordu ona:
- Bu kıtlıkta, herkes üzüntülüyken sen neÅŸelisin, hikmeti nedir acaba?
Cevabı hazırdı kölenin.
- Niçin üzüleyim ki? Çok varlıklı ve zengin bir efendim var benim. Åžefkatli, merhametli, çok da cömerttir. Böyle iken kıtlığı niye dert edineyim?
Bu cevabı işitince;
- Aman yâ Rabbi! dedi. Ben ömrümde böyle güzel söz duymadım. O, bir kula güvenip neÅŸeli oluyor da, benim Rabbime karşı onunki kadar güvenim yoktur.
İlk sual, namazdan
Bu zat bir gün sohbetinde;
- Namaz, dinin direğidir, buyurdu. Namaz kılan, dinini doğrultmuş, kılmayan yıkmış olur.
Ve ekledi:
- Kıyamet günü imandan sonra ilk sual, namazdan olacaktır. Nitekim Allahü teâlâ mealen; “Ey kulum, namaz hesabının altından kalkarsan, kurtuluÅŸ senindir. Öteki hesapları kolaylaÅŸtırırım!” buyuruyor.
Dinleyenler duygulandı:
- Namaz çok mühim öyleyse efendim?
- Elbette. Hadis-i ÅŸerifte mealen; “Bir namazı, bile bile, özürsüz kılmayan kimse, bir hukbe Cehennemde kalacaktır!” buyuruldu.
Sordular:
- Bir hukbe, ne kadar zamandır efendim?
- Seksen ahiret senesidir.
- Ahiret senesi ne kadardır efendim
- Ahiretin bir günü, bin dünya senesi kadardır.
- Öyleyse efendim?
- Bir namazı özürsüz terk eden, tövbe etmeden ölürse, seksen kere üçyüzaltmışbin sene Cehennemde yanacaktır.
|