Alaüddin-i Attar “rahmetullahi aleyh”, büyük bir Veli idi.
Çok zengin ve soylu bir aileye sahipti.
Genç iken Behaeddin-i Buhari hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” huzuruna edeble girerek;
- Beni de talebeliÄŸe kabul eder misiniz! diye rica etti kendisine.
Büyük Veli;
- Kabul ederiz, ama bir ÅŸartla, buyurdu.
- Ne emrederseniz yaparım efendim.
- Pekâlâ, bir sepet elma alacaksın. Bu elmaları, kendi mahallende bağırıp satacaksın.
- BaÅŸ üstüne efendim, dedi.
Ve o gün bir sepet elma alıp taktı koluna. Bir köÅŸe başında durup, akÅŸama kadar gelen geçen adamlara sattı o elmaları.
Akşam, hocasının huzuruna vardı.
- Emrinizi yerine getirdim efendim.
Büyük Veli memnun olmuÅŸtu.
- Çok iyi, bir sepet daha al. Yarın, kardeÅŸlerinin dükkanı önünde durup sat bu defa.
Alaaddin yine;
- Peki efendim dedi.
Bizi rezil ettin
Gerçi kardeÅŸlerinin bu iÅŸe razı olmayacaklarını iyi biliyordu.
Zira zengin bir ailedendi. İhtiyacı yoktu elma satmaya.
İşin inceliğini ise bilemezlerdi kardeşleri.
Ama hocasının emri mühimdi Onun için.
DüÅŸünmeden gitti kardeÅŸlerinin dükkanı önüne.
Orada akÅŸama kadar bağırıp sattı gelen geçene bir sepet elmayı.
Gerçekten de kardeÅŸleri anlamıyorlardı iÅŸin inceliÄŸini.
Kendisine kızıyor;
- Bizi rezil ettin. Maksadın para ise, ne kadar istiyorsan verelim. Çok ÅŸükür zenginiz. Elma satacak kadar düÅŸmedik. Senin yüzünden rezil oluyoruz, dediler kendisine.
Fakat o duymuyordu bunları.
Onun tek gayesi, o büyük Veli’ye talebe olabilmekti.
Ve kazandı imtihanı.
O zata Peki dediÄŸi için, kabul olundu talebeliÄŸe.
|