Behaeddin-i Buhari “kuddise sirruh” hazretleri, Evliyayı kiramın en büyüklerindendir.
Kendisi anlatıyor:
Ben dünyaya gelince, babam beni Muhammed Baba Semmasi hazretlerine götürdü.
Daha doÄŸar doÄŸmaz kavuÅŸtum bu büyük zatın feyzine.
Evlenme çağına gelince, babam Ona gönderdi beni.
O Semmas’da oturuyor, biz ise Kasr-ı arifan’da oturuyorduk.
DüÄŸünüme davet etmek için gidiyordum.
Büyük sevinç içinde gidiyordum.
Yollarda koÅŸuyordum adeta.
Bir an önce nur cemalini görmek ve eÅŸsiz sohbetine kavuÅŸmak için uçarak gidiyordum sanki.
Huzuruna varmadan önce abdest alıp, dergahın mescidinde huzur ve huÅŸu ile iki rekat namaz kıldım.
Öyle dua edilmez
Secdeye varınca;
- Yâ Rabbi, beni bela yükünü ve muhabbet mihnetini çekebilecek kadar kuvvetli eyle, diye yalvardım Rabbime.
Sonra üstadımın huzuruna vardım.
Bana şefkatle bakıp;
- HoÅŸ geldin, buyurdu.
- HoÅŸ bulduk efendim.
- Evladım, öyle dua edilmez, buyurdu. Allah’tan bela deÄŸil, afiyet istemeli ve Yâ Rabbi, beni rızana kavuÅŸtur diye dua etmelidir.
Birlikte yemek yiyip, çok iltifatına kavuÅŸtum.
Nasıl ağlamayayım
Bir gün de son nefes korkusundan bahsederken ÅŸunu anlattı cemaatine:
Eshab-ı kiramın “aleyhimürrıdvan” büyüklerinden Amr ibni As hazretleri “radıyallahü anh” bir gün aÄŸlıyordu.
- Niçin aÄŸlıyorsunuz? dediler.
- Peygamber efendimizi “aleyhisselam” görmeden önce ölseydim, sonsuz Cehenneme gidecektim, buyurdu.
Ve ekledi:
- Onu görüp imanla ÅŸereflendim elhamdülillah. Onun önünde düÅŸmana karşı çarpışırken ölseydim, sonsuz Cennete gidecektim.
Sonra derin bir nefes aldı:
- Şimdi sonumun ne olacağını bilmiyorum. Nasıl ağlamayayım?
|