Behaeddin-i Buhari hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” kendisini çok seven âşık bir talebesi vardı.
İsmi Emir Hüseyin.
O ÅŸöyle anlatıyor:
Hocam bir gün bana bakıp;
- Bak oÄŸlum, ben yarın bir dostumu görmeye gideceÄŸim. İnÅŸallah onbeÅŸ güne gelirim. Ben gelinceye kadar ayrılığıma sabret, buyurdu.
Ve o sabah, bir kısım talebeyle birlikte ayrılıp gittiler.
Ama ben, çok üzülmüÅŸtüm.
Zira hiç dayanamıyordum Onun ayrılığına.
O gidince, kalbim de yerinden kopup Onunla beraber gitmiÅŸti sanki.
Tutuştu, yandı kalbim
Nasıl dayanacaktım bu firaka yâ Rabbi?
Onun ayrılığıyla tutuştu, yandı kalbim.
Dergahta, talebeden biri de benim bu hâlime dayanamayıp aÄŸlıyordu.
Ona derdimi açıp;
- İnÅŸallah hocam bu hâlimi anlayıp seferden geri döner, dedim.
- İnşallah, dedi o da.
Ertesi gün duydum ki hocam geri dönmüÅŸ seferden.
Az sonra heybetle geldi yanıma.
- OÄŸlum ben sana, onbeÅŸ gün sabret, demedim mi? buyurdu. Niçin sabretmedin? Ve niçin muhabbet dağını set çektin önümüze?
İnÅŸallah dönüp gelir
Boynumu büktüm.
Sonra talebe arkadaşıma sordu:
- Dün gece, bu bizden bahsedip ne demiÅŸti?
- Hocam, hep sizi anıp aÄŸlıyordu. Bir ara da; inÅŸallah yarı yoldan dönüp gelir demiÅŸti.
Hocam ona;
- İşte bu derece çok muhabbet, daÄŸ gibi önümüze dikildi. Onu aşıp da gidemedim. Mecburen geri döndüm, buyurdu.
O anda hocama baktım.
Heybetinden kalbime korku düÅŸtü.
Ayaklarına düÅŸüp, af diledim.
Çok ÅŸükür affetti ve;
- Evladım, benden ayrı kalınca, beni seninle düÅŸün, buyurdu. Çünkü ben, senden ayrı deÄŸilim. Ne zaman beni ansan, o anda yanındayım.
|