Behaeddin-i Buhari “kuddise sirruh” hazretleri, bir grup talebesiyle Åžeyh Hüsrev adında fakir bir sevdiÄŸinin köyüne gitmiÅŸti.
Oturup sohbete başladılar.
Köylülerden biri, bu zatın geldiÄŸini iÅŸitince merak etti.
Zira Onun keramet sahibi bir büyük Veli olduÄŸunu söylemiÅŸlerdi kendisine.
Hakikaten böyle midir diye düÅŸünerek, bir tabak armutla gitti o eve.
Maksadı, imtihan etmekti bu büyük Veli’yi.
Armutlardan birini iÅŸaretleyip;
“EÄŸer bu armudu bana verirse, gerçek Veli olduÄŸunu anlarım” dedi içinden.
Halbuki böyle yüksek Evliyalar için bütün dünyanın avuç içi kadar olduÄŸunu bilmiyordu zavallı.
O kapıya yaklaşınca, Behaeddin-i Buhari hazretleri “rahmetullahi aleyh”, sohbeti kesip, ev sahibine;
- Kapıya bak, buyurdu. Bir köylü elinde armutla gelmiÅŸ bekliyor.
Gidip açtı kapıyı.
Köylü, bir tabak armutla girdi içeri.
Büyük Veli, ev sahibine;
- O armutları büyükce bir kaba boÅŸalt getir, buyurdu.
Getirince, onlardan bir armut alıp o köylüye uzattı.
- Bunu sen al, dedi.
Kalanı ev sahibine verip;
- Bunları da misafirlere dağıt, buyurdu.
Maksadın neydi?
Sonra o köylüye döndü:
- Bunları getirmekte maksadın neydi?
Köylü;
- “Affedin efendim, Evliya olduÄŸunuzu iÅŸitmiÅŸtim. Bu armutlardan birine iÅŸaret koyup, en dibine sakladım. Bu armudu bulup bana verirse, gerçekten Veli’dir” diye düÅŸünmüÅŸtüm, dedi.
- Peki sana verdiğim armuda bak bakalım. Bulabilmiş miyim?
Köylü elindeki armuda bakıp;
- Evet efendim, o armut, dedi.
O zaman;
- KardeÅŸim, Allah’ın Evliya kullarını imtihana kalkışmak, uygun deÄŸildir, buyurdu. Böyle yapma bir daha.
Ve ilave etti:
- İşaretli armudu bulup vermeseydik, bizden hiç istifaden olmazdı. Mahrum kalmaman için bulup verdik.
|