Behaeddin-i Buhari “kuddise sirruh” hazretleri zamanında Melik Hüseyin adında bir sevdiÄŸi, bu zatı evine yemeÄŸe davet etti.
Behaeddin-i Buhari hazretleri “rahmetullahi aleyh” teÅŸrif etti o eve.
Yanında biri de vardı.
Sofra geldi, yemekler kondu.
Fakat büyük Veli elini uzatmıyordu yemeÄŸe.
Ev sahibi merak etti.
Hatta çok üzüldü.
“Acaba bir hata mı iÅŸledim?” diyordu içinden.
Nihayet sordu:
- Efendim, yemeklerimiz, şahsi malımdan olup, helal ve tayyibtir. Tek kuruş haram karışık değildir. Rahatlıkla yiyebilirsiniz, diye arzetti.
Büyük Veli;
- Biliyorum, buyurdu. Yemekler helaldir. Ama bugün Hirat’ta öyle fakirler var ki, bir lokma ekmeÄŸe ihtiyaçları var. Onlar böyleyken biz bu çeÅŸitli ve leziz yemekleri nasıl yiyebiliriz?
Ve yemeden kalktı sofradan.
Ölümü çok düÅŸün!
Bir gün de sevdiÄŸi bir genç;
- Efendim, çok yaÅŸamak istiyorum, ne yapayım? diye sordu bu zata.
Ona cevaben;
- Öyleyse ölümü çok düÅŸün, buyurdu. Ölümü düÅŸünmek ömrü uzatır.
Sordu yine:
- Peki hocam, huzurlu olmak için ne yapayım?
- Ölüme hazırlan.
Anlayamadı:
- Özür dilerim efendim. Ben, huzurlu olmanın yolunu sormuÅŸtum.
- Anladım evladım. Müslüman, ölümü düÅŸündükçe rahatlar. Hele ölüme hazırsa, huzur dolar içine. Onun mutluluÄŸu yüzünden okunur.
- Peki hocam, bana son bir nasihat edin de, onu küpe yapayım kulağıma.
Buyurdu ki:
- Her iÅŸi yaparken Rabbim bundan razı mı? diye düÅŸün önce. Razıysa yap, yoksa yapma.
|