Behaeddin-i Buhari hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” bir talebesi ÅŸöyle anlatıyor:
Benim Kasr-ı arifan’da bir bostanım vardı.
Orada sebze meyve yetiÅŸtiriyordum.
Derken sulama zamanı geldi. Ama nehirde bir damla su yoktu o günlerde.
Ne yapacağım diye düÅŸünüp duruyordum ki, hocam teÅŸrif etti bostana.
Etrafa ÅŸöyle bir bakıp;
- Sulama vakti geldi herhalde, buyurdu.
- Evet efendim, dedim. Tam zamanıdır.
- Peki niçin sulamıyorsun?
- Su yok hocam. Ben de onu düÅŸünüyordum az önce.
Su yollarını aç!
Buyurdu ki:
- Sen git, bostanın su yolunu aç. Allahü teâlâ, ihtiyacın kadar su verir sana.
Sevinip;
- BaÅŸ üstüne efendim, dedim.
Ve gidip açtım su yollarını. Ve sabaha kadar bekledim.
Tam fecir söküyordu ki, uzaklardan bir su sesi geldi kulağıma.
Ses gittikçe çoÄŸaldı ve büyük bir ÅŸarıltıyla girdi bostana.
Çok sevinip, suladım bostanı.
Sonra da, hocamın huzuruna vardım.
Beni görünce sordu:
- Bostanı suladın mı?
- Evet efendim, çok ÅŸükür. Ama anlamadığım bir ÅŸey var.
- Nedir o?
- Dün gece suyun geldiÄŸi ırmaÄŸa gittim. Kupkuru idi. Bu su nereden geldi acaba?
Bana bakıp;
- Allahü teâlânın ihsanıdır, buyurdu.
Åžeytan niçin sevinmiÅŸ?
Bir gün de ÅŸunu anlattı sevdiklerine:
Salihlerden biri, ÅŸeytanı görüp;
- Senin gibi melun olmak istiyorum, ne yapayım? diye sordu.
İblis sevinip;
- Benim gibi olmak istersen, namaza önem verme ve doÄŸru yalan, herÅŸeye yemin et! dedi.
Bunun üzerine o kiÅŸi;
- Hiçbir namazı bırakmayacağım ve artık yemin etmeyeceÄŸim, dedi.
|