Ubeydullah-ı Ahrar “kuddise sirruh” hazretleri, bir PerÅŸembe gününde, talebelerine;
- Atımı hazırlayın! buyurdu.
Ve hızla kalktı yerinden.
Vakit, öÄŸleden sonra idi.
Beyaz atına atlayıp hızla uzaklaÅŸtı Semerkant’tan.
Gün batısına doÄŸru gidiyordu.
Bazı talebeleri, takib ettiler arkasından.
Lakin Semerkant’ı geçince;
- Siz burada kalın! buyurup, kendi yalnız devam etti.
AkÅŸam vakti, geri geldi yine.
Talebeleri, nereye gittiÄŸini sordular.
Cevabında;
- Türk sultanı Muhammed Han, dün kâfirlerle ÅŸiddetle bir savaÅŸa girerken bizden yardım istedi, ona gittim, buyurdu.
Gençler sordu:
- Netice ne oldu hocam?
- Allah’ın izniyle Türkler kazandı.
Çok sevap kazanmak için
Bir gün de talebesinden biri;
- Hocam, bana çok sevap kazandıracak bir ibadet söyler misiniz, diye arzetti.
Mübarek zat, ona sevgiyle bakıp;
- Çok sevap kazanmak istiyorsan, insanların sıkıntılarını gider, buyurdu.
Rahatlat onları.
- Efendim, ben sevap kazandıracak bir ibadet sormuÅŸtum. Hani namaz kılmak gibi, oruç veya zikir gibi falan.
Büyük Veli tebessüm etti:
- Sen çok sevap kazanmak istemiyor musun evladım?
- Evet hocam, çok istiyorum.
- Öyleyse insanların dertlerine deva ol, kalblerine ferahlık ver, ihtiyaçlarını gider, sevindir onları.
Ve ÅŸöyle izah etti:
- Bak evladım, bir Müslümanın bir ihtiyacını görmen, bir sıkıntısını gidermen, veya herhangi bir ÅŸekilde onları sevindirmen, bin sene nafile ibadet etmenden daha sevaptır. Åžimdi anladın mı?
- Anladım efendim
|