Muhammed Baki Billah “rahmetullahi aleyh”, çok mütevazı idi.
Bir gün, birkaç talebesiyle bir Velinin kabrini ziyarete gittiler.
Türbedar, onların geldiÄŸini görünce, kalktı ve acele bir iskemle getirip koydu kabrin yanına.
Üzerine de bir minder yerleÅŸtirdi.
Hani Baki Billah hazretleri “rahmetullahi aleyh” belki oturur diye.
Fakat büyük Veli henüz içeri girmemiÅŸti ki, terbiyesiz bir adam girdi içeri.
İskemleyi ve minderi görünce;
- Bunu, kim için getirdiniz? diye sordu küstahca.
Talebeler, Baki Billah hazretlerini “rahmetullahi aleyh” gösterip;
- Åžu zat için getirdik, dediler.
- Onun bizden ne farkı var ki, iskemle ve minder koyuyorsunuz! diye bağırmaya başladı.
O esnada geldi Baki Billah hazretleri de.
O kiÅŸi Onu görünce;
- Sen kimsin ki, senin için iskemle ve minder konuyorlar, diye çıkıştı.
Daha baÅŸka ÅŸeyler de söyledi.
Öyle ki, konuÅŸmaktan yoruldu ter içinde kaldı yüzü gözü.
Talebeler, tam aÄŸzının payını vereceklerdi ki, Baki Billah hazretleri, bir göz iÅŸaretiyle vazgeçirdi onları bu iÅŸten.
Sonra, o adamın yanına gidip, eliyle sildi yüzünün terini.
DoÄŸru diyorsunuz
Ve tatlı bir ses tonuyla;
- DoÄŸru diyorsunuz, buyurdu. BuyurduÄŸunuz gibi ben lâyık deÄŸilim bu ÅŸeylere. Ama benden habersiz getirmiÅŸler. Haberim olsaydı, koydurmazdım.
Son olarak;
- Siz yine de kusurumuzu bağışlayın, buyurdu.
Ayrıca koynundan birkaç altın çıkarıp koydu adamın avcuna.
- Bu, benim hediyemdir. Lütfen kabul edin, buyurdu.
Bu asil davranış, sakinleştirdi adamı.
Ne yapacağını, ne diyeceğini bilemedi.
Şaşırıp kaldı.
Zira böyle edeb ve bu derece incelik görmemiÅŸti ömründe.
Utandı, mahcub oldu o sözlerine.
Gözlerine nedamet yaşı doldu.
Eline sarılıp hürmetle öptü.
Ve özür dileyip piÅŸman olarak döndü geri.
|