Behaeddin Zekeriyya “rahmetullahi aleyh”, kerametler sahibi bir Veli zattır.
Kalbi, dine hizmet aÅŸkıyle çarpıyor, faydalı bir ÅŸeyler yapmak için fırsat kolluyordu.
Çok zengindi.
Ama bütün varını İslam’a hizmet yolunda dağıttı.
Çünkü mal ve para sevgisinin zerresi yoktu kalbinde.
Bütün servetini hayır için, cömertçe sarfederdi.
Bir gün, bir talebesine;
- Şu odada beşbin dinar olacak, onları bana getir! buyurdu.
Talebe girdi odaya.
Ancak hiç para göremeyip geri geldi ve;
- Orada akçe göremedim, diye arzetti.
Büyük Veli, Elhamdülillah deyip, devam etti dersine.
Yani hiç üzülmedi.
Bir müddet sonra aynı talebe içeri girip;
- Özür dilerim efendim, az önce görmemiÅŸim, deyip, beÅŸbin dinarı uzattı hocasına.
Mübarek zat dinarları alıp, Elhamdülillah dedi yine.
Ve dersine devam etti.
Ancak talebe merak etmiÅŸti.
- Efendim, af edersiniz, önce de ÅŸükrettiniz, ÅŸimdi de. Hikmeti nedir? diye sordu.
Niçin ÅŸükretmeyeyim?
Cevabında;
- Niçin ÅŸükretmeyeyim, buyurdu. Rabbimiz bize iman gibi bir nimet vermiÅŸ. O varken dünyalığın ne kıymeti var.
Ve ekledi:
- Paranın varlığıyla yokluÄŸu, derviÅŸlerin gözünde eÅŸittir. Ellerinden çıkınca üzülmez, ele geçirince de sevinmezler.
Ve daha izah etti:
- Ben de birincide kalbime baktım. Gördüm ki üzüntü yok, ÅŸükrettim. İkinci seferde de kalbime baktım yine. Gördüm ki sevinç yok, yine ÅŸükrettim. Hapsi bu kadar.
Åžöyle bitirdi:
- Bir kul Allah’ı çok seviyorsa, ona göre dünyalığın olmasıyla olmaması hiç fark etmez, anladın mı oÄŸlum?
- Evet hocam, çok iyi anladım.
|