Yusüf-i Hemedani hazretleri “rahmetullahi aleyh”, Cuma günleri hariç, evinde oturur, dışarı çıkmazdı hiç.
Fakat bir gün çıkmak istedi evden.
Böyle bir istek doğdu içinde.
Bu arzusu o kadar çoğaldı ki, merkebine binip bir yöne doğru sürmeye başladı.
Ama nereye ve niçin gidiyordu?
Kendi de bilmiyordu bunu.
Gayri ihtiyari çekiliyordu bir tarafa.
Serbest bıraktı hayvanın yularını. O nereye giderse, oraya gidecekti.
Hayırdır inşallah deyip tevekkül etti Allahü teâlâya.
Hayvan, şehirden çıkıp girdi bir vadiye.
O yine bir hikmeti vardır diye düşünüp devam etti yola.
Bir mescidin önüne gelince, hayvan durdu nihayet.
O da merkebinden inip, girdi o mescide.
Bir de ne görsün?
Bir talebesi içerde oturuyor.
Bu zatın geldiğini görünce sevinçe fırladı yerinden.
İyi ki geldiniz
Hürmetle karşılayıp;
- Teşrifiniz ne iyi oldu hocam, dedi.
Hocası sordu:
- Neden iyi oldu?
- Bir derdim vardı efendim, halledemiyor, size sormak için teşrifinizi dört gözle bekliyordum. Az önce; Yâ Rabbi, çok acele hocamı bana gönder diye yalvardım. Duam biter bitmez siz geldiniz.
- Pekâlâ ne soracaksın bana?
Delikanlı soracağını sorup cevabını aldı ve;
- Efendim, siz olmasanız ne yaparız? dedi. Siz yol göstermezseniz biz bir adım atamayız.
Büyük Veli;
- Senin de sadakatin tammış ki, muhabbet bağı ile bizi çekip getirttin, buyurdu.
Ve ekledi:
- Ama bir daha ki sefere sen bize gel. Bizi yorma buralara.
|