Behaeddin Zekeriyya “rahmetullahi aleyh”, Hindistan’da yetiÅŸen büyük Velilerdendir.
Henüz çocukken, kalbi ilim öÄŸrenmek aÅŸkıyla yanıyordu.
Åžihabüddin-i Sühreverdi hazretlerinden “rahmetullahi aleyh” çok istifade etti ve bu Veli’den aldığı feyizleri saçtı insanların kalbine.
Hocası, insanları irÅŸad için Mültan’a gönderdi Onu.
Ancak oranın halkı istemediler.
Hatta boÅŸuna geldiÄŸini ima ettiler kendisine.
Åžöyle ki;
“Burada, senin gibi âlimler çok var. Onun için sana ihtiyaç yoktur” mânâsını ifade etmek düÅŸüncesiyle, içi tam dolu bir kâse süt gönderdiler kendisine.
Bundaki gizli mânâ ve ince nükteyi anladı tabii.
O da, kâsenin üzerine büyükçe bir gül yaprağı koyup iade etti.
Bununla; “Biz de, o âlimlerin gülü olarak buraya geldik” demek istedi onlara.
Onlar bunu görünce;
- Bu, alelade bir âlim deÄŸil, demek zorunda kaldılar.
Ve Mültan’daki âlimlerin hepsi, Onu büyük bilip talebesi oldular seve seve.
Cennet gibi oldu her yer
Bu zat, orada hem İslamiyet’i yaydı hem de halkın refahı için çalıştı.
Åžöyle ki;
Sulama kanalları ve kuyular açtırıp, tarlaları sulattı tamamen.
Öyle ki, kurak yer kalmadı.
Onun gayretiyle, araziler ekilip, yemyeÅŸil, Cennet gibi oldu o susuz yerler.
Kendi de çok zengindi.
Ama kalbinde zerre kadar dünya sevgisi yoktu.
Bütün servetini, İslam’ı yaymak için dağıttı.
Talebesinin bir ihtiyacı olsa, şahsi malından karşılardı bizzat.
Mültan’da, kuvvetli bir kıtlık olmuÅŸtu bir sene.
Vali yardım istedi bu zattan.
O kadar tahıl ve para verdi ki, kıtlıktan kimse zarar görmedi o havalide.
Talebesine lezzetli yemekler hazırlatır, kendi de hazır bulunurdu sofrada.
Yemek esnasında sohbet eder, neşeli yemek yer, yanında olanlara, lokma ikram ederdi.
Bundan, talebeleri çok hoÅŸlanır ve daha bir ihlasla severlerdi kendisini.
|