Yusüf-i Hemedani hazretleri “rahmetullahi aleyh”, Evliyayı kiramın en büyüklerindendir.
Resulullah efendimizin “aleyhisselam” mübarek kalbindeki ilim, feyiz ve nurlar, kalbden kalbe akarak Ona vasıl olmuÅŸtu.
Orta boylu, buÄŸday benizli mübarek zat idi.
Kumral sakallı, zaifçe bir Veliydi.
Eline geçeni, muhtaçlara verir, herkese ÅŸefkat ederdi.
Zaman zaman da ağlardı.
YetiÅŸtirdiÄŸi yüzlerce talebesi, büyük âlim ve Evliya oldular.
Bir yandan, insanların manevi dertlerine deva sunarken, bir yandan da maddi hastalıklarına şifalar sunuyordu.
Her insana ÅŸefkatliydi.
Hatta gayri müslimlere bile.
Onlara nasihat ediyor, hidayetlerine sebep oluyordu.
Dünyaya, zerre kadar ehemmiyet vermezdi.
Evinde bir hasır vardı, bir de ibrik.
Ayrıca üzerinde yattığı bir keçesi vardı.
Bir de yemek yapacak tenceresi.
İki türlü günah var
Bu zat, bir sohbetinde;
- KardeÅŸlerim, iki türlü günah vardır, buyurdu. Birisi, Allah ile kullar arasındadır. İkinci günahlar ise, kulların birbiriyle münasebetlerinden hasıl olurlar.
Åžöyle devam etti:
- Birinci tür günahı, ya affeder Allahü teâlâ, ya ceza verir. Kullar arasındaki günahlarda ise kulların da hakkı vardır. Böyle günahlarda, adalet olacak, alacaklı, borçludan hakkını alacaktır.
Ve ekledi:
- Ama orada, dünyadaki paralar geçmez. sevaplar, verilir, günahlar yüklenilir.
Ve misal verdi:
- Mesela bir liralık hak için, yediyüz namaz sevabı verilir karşı tarafa.
Sordular:
- Bu kadar sevabı yoksa efendim?
- Yoksa, alacaklının günahları buna yükletilip, Cehenneme atılır.
|