Abdullah-ı Dehlevi hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bir gün yanına birini alıp akrabasından ihtiyar bir kadıncağızın ziyaretine gitti.
Hanımın kızı vefat etmiÅŸ, onu taziye için gitmiÅŸti evine.
Teselli için,
- Üzülme bacım, buyurdu. Rabbimiz, onun yerine daha iyi bir evlat verir sana.
Kadın başını olumsuzca salladı.
- Nerdee, ben de, kocam da yaÅŸlandık artık. Bizim gibi ihtiyarların hiç çocuÄŸu olur mu?
Büyük Veli;
- Neden olmasın, buyurdu. Allahü teâlâ her ÅŸeye kadirdir. Sizin de çocuÄŸunuz olabilir pekâlâ.
Sonra ayrıldılar oradan.
Bir camiye girip iki rekat namaz kıldı.
Ve ellerini duaya kaldırıp;
“Yâ Rabbi, bunlara çocuk ver” diye yalvardı Rabbine.
Aradan bir sene geçmiÅŸti ki, bir oÄŸlan çocuk ihsan etti onlara Hak teâlâ.
Müminin alameti
Bu zat bir gün de;
- Mümin olmanın alametlerinden biri nedir, biliyor musunuz? diye sordu cemaatine.
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
- Mümin olmanın bir alameti de, bir insanın daha kurtuluÅŸuna vesile olmak için çalışmaktır, buyurdu.
- Yani emr-i maruf mu efendim?
- Evet. Bir kiÅŸiye dinden bir mesele öÄŸretmek, yüz nafile hacdan daha faziletlidir.
- ÖÄŸretecek kadar ilmimiz yoksa hocam?
- O zaman kitap verirsiniz.
- Ne kitabı efendim?
- Ehl-i sünnet âlimleri’nin Allah için yazdıkları ilmihal kitaplarından alıp hediye edersiniz.
- Bu da emr-i maruf sayılır mı efendim?
- Elbette. O insan bu kitaptan okuyup öÄŸrenir. Siz de bu sevaba kavuÅŸursunuz. |